Uras'ın bisikleti
Haberi Milliyet'te okudum: ÖDP'nin eski genel başkanı Ufuk Uras, Cihangir'deki evinden öğretim üyeliği yaptığı İstanbul Üniversitesi'ne bisikletle gidiyormuş! Uras'ın bisiklet üzerinde verdiği pozun süslediği bu hakikaten enteresan haberi okur okumaz aklıma şu soru geldi: "Tamam, CHP sivil bir parti değil, demokrat değil, sol olup olmadığı bile tartışmalı, bu yüzden başarılı olamıyor, peki ya ÖDP gibi özgürlükçü sol bir parti neden başarılı olamadı?" Sorunun doğru yanıtını verebilmek için bence Uras'ın bisikletine de değinen bir izah getirilmeli. Ne demek istediğimi özetleyeyim:
BİR: Ufuk Uras, çok talihsiz bir dönemde ÖDP'ye başkan oldu. Onun genel başkan olduğu dönemde öyle bir atmosfer vardı ki, kalkıp "Lenin'in işaretiyle ayaklandı partizan" marşı söylense tuhaf kaçacaktı. Ya da "Bırakın sınıflar tezin işaret ettiği gibi çatışsın" dense boş gözlerle etrafa bakmaktan başka çare kalmayacaktı. Bu yüzden Uras, bunların hiçbirini yapmadı.
İKİ: Haksızlık etmeyelim, Uras'ın yabana atılmaması gereken çabaları da oldu. Mesela Cenap Şahabettin'in "Tiryaki Sözleri"nde geçen "Kıyafetimiz Kartvizitimizdir" sözünden yola çıkarak, genel başkan olduğu dönemde kravat takmadı ve böylece bir muhalif kimlik vurgusu yapmaya çalıştı. Ama hesaba katmadığı bir şey vardı: Bu ülkede kravatsızlık başka tür bir kimlik vurgusunu akla getiriyordu.
ÜÇ: ÖDP bildirisinde bu ülkede ezilen ya da ezildiği düşünülen ne kadar kesim varsa hepsi isim verilerek sayıldı ve "Biz işte bunların partisiyiz!" denildi. Uras'a, "Bu kadar kesim arasında neden dindarlar yok?" sorusu sorulduğunda verdiği yanıt epey manidardı: "Onların partisi var!". Yani steril bir liderdi Uras.
DÖRT: Marş söyleme dönemi bitmişti, boşlukta kalan Uras, mahcup bir edayla da olsa, bir zamanlar Ecevit'in baş tacı ettiği İsveç, Norveç türü sosyal demokrat pratiklere gönderme yapmaya başladı. Evine, işine bisikletle giden Kuzey Avrupalı siyasi lider tutumunu taklit ederek bir mesaj vermeye çalıştı. Ama İstanbul'un yedi tepe üzerine kurulu bir kent olduğunu, dolayısıyla engebeli arazide bisiklet kullanmanın çok zor olduğunu unuttu.
BEŞ: "Hollanda düz bir ova üzerine kurulmuştur, orada bisiklet kullanılır ama İstanbul yedi tepeli bir şehirdir, bisiklet için hiç de uygun değildir" ne kadar haklı bir önermeyse, "Hollanda imparatorluk ve sömürge gelirleriyle serpilip büyümüş, müreffeh bir ülke olmuştur. Nüfusu azdır, sosyal sorunları yoktur, homojen bir toplumdur. Oysa Türkiye, bin bir türlü sorunla boğuşmaktır" önermesi de o kadar haklıdır. Uras, belki bunları fark edemedi.
ALTI: Uras, geçen gün Birgün gazetesindeki köşe yazısında Kur'an'da geçen "kıtal ayetleri"ni bağlamlarından kopararak alt alta yazmış ve yazıya da "yorumsuz" başlığını koymuştu. Yazının görünen mesajı şuydu: "Bakın, İslam'ın kutsal kitabı öldürün, kesin, boyunlarını vurun, onları dost edinmeyin diyor. Böyle bir din tabii ki terör üretir". Bin dört yüz yılı aşkın bir düşünce tarihini, internetten Kur'an maddesine ölüm şifresiyle girip, karşısına çıkanları alt alta yazarak hallettiğini sanan bir anlayış! Kur'an konusunda bu kadarcık bir araştırmayı yeterli bulan Uras, genel başkanlığı döneminde "ÖDP neden başarısız?" sorusunun yanıtını bulmak için yapılan tartışmaları 9 ciltlik bir kitapta toplamıştı.. Şimdi düşünüyorum da o sorunun yanıtını bulmak için bir küçük broşür yeter de artarmış!
|