Vadim o kadar 'NATO'ydu ki...
NATO Vadisi'nden "çok önemsiz" notlar aktarmaya dün başlamıştık, bugün de devam edelim: Vadi'ye yakın evlerde oturanlar dün sabah, savaş uçaklarının çıkardığı müthiş gürültü nedeniyle, yataklarında irkilerek uyandılar. Uyku mahmurluğunun ve gece yarısı izlenen savaş filmlerinin etkisiyle herkes önce "üçüncü dünya savaşı"nın patlak verdiğini sandı.. Hemen televizyonlar açıldı ve durum anlaşıldı: Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı akrobasi timi olan "Türk Yıldızları", dünya liderleri onuruna bir gösteri uçuşu yapmışlar! Tabi rahat bir nefes alındı.. Vadi'nin yanı başında yer alan halka açık sokaklarda "sorumluluk sahibi" bazı yurttaşlarımızın, yerlere sigara izmariti atanları, "Kardeşim, dünya liderleri burada, herkesin gözü üzerimizde, aman yerleri kirletmeyelim" diye uyardıklarına tanık olundu.. NATO'nun "irtica" konusunda hiçbir duyarlılık taşımadığı ortaya çıktı. Mesela ülkemizde bazı kurumlar tarafından "yeterince Atatürkçü olamadıkları" gerekçesiyle "akredite" edilmeyen "irticacı" gazeteciler, NATO tarafından hemen "akredite" ediliverdiler. Böylece bu gazeteciler, bin yıl boyunca giremeyecekleri Harbiye Askeri Müzesi'ne NATO sayesinde girmeyi başardılar.. Ancak "irticacı" gazetecilerden hiç biri bu "kıyağı" önemseyip, "Allah razı olsun NATO'dan" demedi.. Bu durum karşısında "Ama bu nankörlük" diye tepki gösterenler çıktı.. Cumhurbaşkanı Sezer'in "Bu NATO Zirvesi de nereden çıktı, bitse de gitsek" şeklinde özetlenebilecek gergin duruşu, vadi çevresindeki kafelerde günün konusu oldu. Bazıları "Ah! Özal olacaktı ki" diye "rahmetli"yi andı. Kafayı Bush'a takanlar ise onun yapmacıklığından yakındılar ve Clinton'ı andılar. Cumhurbaşkanı Sezer ile ilgili bir dedikodu da "İslamcı çevreler"den geldi. Bu çevrelere göre Cumhurbaşkanı, tüm diploma- tik temaslarında ısrarla "Biz bir İslam ülkesi değiliz, biz laik cumhuriyetiz. Türkiye laiktir laik kalacak" kalıbını kullanmış ve başka da bir şey dememiş. Ancak bu dedikodu tabi ki "daha tarafsız" çevreler tarafından anında yalanlandı. Kamuoyunda artan NATO karşıtı duyarlılık nedeniyle "akredite gazeteciler"e dağıtılan "rozet, tişört ve şapka" hiç kullanılmadan mahallenin miniklerine hediye edildi.. Biraz pinti olanlar ise "Kapalı Çarşı'da giyerim" diyerek armağanları saklamayı tercih etti. Sezer, Dolmabahçe'de verdiği yemeğe Emine Hanım'ı davet etmedi ama o yemeğin mönüsünde, onca alafranga yemeğin arasında yerini alan "Siirt pilavı eşliğinde kuzu sırtı" dikkatlerden kaçmadı. Malum, Emine Erdoğan Siirtlidir de.. Zirvede bir de "NATO Gençlik Zirvesi"nin düzenlenmiş olması nedeniyle başlatılan bir geyikten de söz etmek gerekiyor: Bazıları, "Bir genç, o yaşta neden 'NATO genci' olmaya heves eder" diyerek olayın felsefi analizini yaparken, bazıları "Bir genç için 'NATO genci' olmaktan daha sıkıcı ve daha utanılası ne olabilir" diyerek daha tahripkar bir tutum izlediler. Bense yine objektifliğime zarar gelmesin diyerek renk vermedim, yorum yapmadım ama "Sahi, NATO'nun Gençlik Zirvesi'ne katılanlar acaba nasıl belirlenmiştir?" diyerek olaya art niyetsiz merak duygusuyla yaklaştım..
|