| |
Gölge zirve
Farkında mısınız; genişlemiş NATO'nun İstanbul zirvesi, bünyesinde bir başka zirveyi barındırıyor: AB zirvesi. Önümüzdeki Aralık ayında Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlatılıp başlatılmamasına karar verecek AB Konseyi'ndeki 25 devlet ve hükümet başkanından 19'unun (NATO üyesi olmayan Avusturya, İrlanda, Finlandiya, İsveç, Malta, Kıbrıs Rum kesimi hariç) devlet veya hükümet başkanları bugün İstanbul'da. Türkiye'yle tam üyelik görüşmeleri konusunda daha geçen hafta, "Bu iş bu yıl sonuna kadar bitecek" diyen Almanya Başbakanı Gerhard Schröder konuğumuz. Schröder'in "Kesin kararını verdi" diyerek kefil olduğu Fransa Cumhurbaşkanı Chirac da. Yine geçen hafta Türkiye'yle görüşmelerin başlatılmasının artık tartışma konusu olmaktan çıktığını söyleyen İngiltere Başbakanı Blair de. Sülalesinin kökleri Orta Anadolu'ya uzanan Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis, yani Karamanlı Kosta da. İspanya'nın Türkiye'ye sıcak bakan henüz üç aylık başbakanı Jose Luis Rodriguz Zapatero da. Bitmedi; tarih verilince tam üyelik görüşmelerini yürütecek olan AB Komisyonu'nun Türkiye ile ilgili son raporunu yazdıktan hemen sonra görev süresi dolacak başkanı Roman Prodi'nin halef adaylarının büyük çoğunluğunu da İstanbul'da ağırlıyoruz: Son günlerde adı öne çıkan Portekiz Başbakanı Barroso. AB'nin politika ve güvenlik komiseri Solana. Pek hevesli olmadıklarını açıklayınca şansları azalan Lüksemburg Başbakanı Juncker ve Belçika Başbakanı Verhofstadt... (Adaylardan sadece İrlanda Başbakanı Ahern gelmedi. Ülkesi NATO üyesi olmadığı için. Ancak o da daha önceki gün "Türkiye koşulları yerine getirdi, üyeliği hak etti" diyen ABD Başkanı Bush'un sözlerini başıyla onaylayarak görüşünü belli etti... Bu kadar AB liderini bir daha ne zaman bir arada bulacaksın... Biliyoruz, diplomaside sürprizlere pek yer yok ama keşke hükümet, hazırlıkları 6 ay önce başlayan İstanbul Zirvesi'ne, hiç olmazsa bir kahve molasında AB liderlerine "Uyum paketleri ve uygulamaları" konulu bir sunum sıkıştırılmasını sağlasaydı. Avrupa'yı göstermek Keşke liderlerin Türkiye ikametini hiç olmazsa bir gün uzatmaları mümkün olsaydı da onları Avrupa'nın, AB'nin köklerinde geziye çıkarabilseydik... Örneğin "Türkiye, Avrupa'nın bir parçası değil" diyenlere tanrıça Avrupa'nın yüzdüğü Ege kıyılarını gösterebilseydik... AB Anayasası'nda Hıristiyanlığa atıf yapılması için uğraşanları Meryem Ana'nın mezarının bulunduğu Efes'e, ilk kilisenin inşa edildiği Antakya'ya götürebilseydik... Avrupa'nın ortak parası Euro'nun vatanı ve Krezüs'ün efsane hazinesinin kaynağı Sardes Çayı'nın kıyılarında piknik yaptırabilseydik... Tüm Avrupa dillerine giren, önceleri yılankavi, kavisli yol kavramı için kullanılırken bugünTürkiye ile ilgili spekülasyonların at koşturduğudolambaçlı kulis veya siyasal dehliz anlamına gelen "Meandre" sözcüğünün doğduğu Menderes Irmağı boyunca dolaştırabilseydik... Tek tanrılı dinlerin ortak peygamberi Hazreti İbrahim'in memleketi Şanlıurfa'yı, Harran'ı tanıtabilseydik... Ve sorsaydık: "Avrupa sizin yaşadığınız topraklar mı, yoksa burası mı? Siz misiniz asıl Avrupalı, yoksa biz mi? O çok önem verdiğiniz Hıristiyanlığın beşiği neresi?" Ancak yine de biz İstanbul zirvesini diplomatik bir işaret ya da bir uğur görüyoruz. Hatırlayacaksınız; 18-19 Kasım 1999'da AGİT'in (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) İstanbul'daki zirvesinden bir ay sonra AB'nin Helsinki zirvesinde Türkiye'ye tam üyelik perspektifi verilmişti. NATO'nun İstanbul zirvesinden 5.5 ay sonra bir başka AB zirvesinde de Türkiye'ye kapılar açılacak. İnanıyoruz.
|