| |
Türkiye'ye özgü bir felâket
Doğubayazıt Fay Hattı 28 yıl sonra uyandı. İran sınırında başlayıp Doğu Beyazıt'ta biten kısa, kendi halinde bir fay bu. İşte bu bağımsız ve pek de zararlı bulunmayan fay hattı, dün sabaha karşı yerin 5 kilometre derinliğinde kırıldı ve orta boy bir hortuma eşit enerjiyi açığa çıkardı. Kandilli Rasathanesi, depremin büyüklüğünü 5 olarak ölçtü. Bu büyüklükteki bir depremin verebileceği zarar tüm uzmanlarca "hafif hasar" sınıfında sayılıyor: Duvarlarda küçük çatlaklar, sıva parçalarının dökülmesi, kiremitlerin kayması gibi... İyi ki yayladalardı Ancak bu hafif hasarlı deprem en çok hissedildiği 83 haneli Yığınçalı köyünde 18 kişiyi öldürdü. İnanılacak gibi değil. Bir de yetkililer, "Köydekilerin çoğu yaylada. Deprem onları da evlerinde yakalasaydı, can kaybı çok daha fazla olabilirdi" demezler mi? Normal olarak avizelerin sallanmasıyla farkına varılabilecek 5'lik deprem sadece birkaç ülkede ölümcül oluyor: Türkiye, İran, Afganistan gibi... Neden? Cevabı hiç kimsenin aklından çıkarmaması gereken uyarıcı sloganda gizli: "Deprem değil, bina öldürür." Doğu'nun tüm köylerinde, hatta ilçelerinin pek çoğunda olduğu gibi, Yığınçalı'da da evler yığma taş ve çamur karışımından inşa edildi. Değil ev, dam sınıfına bile girmeyen konutlar. Hani, yaslansanız çökecek türünden birşey. AB oralara uğramadı Milli Eğitim Bakanlığı ve DASK'IN (Doğal Afet Sigortaları Kurumu) girişimiyle Anadolu'da "Temel afet bilinci" seminerleri düzenleyen Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, depremden bir gün önce Doğubayazıt'ın bağlı olduğu Ağrı'daydı. İzlenimlerini anlatırken, duyduğu dehşeti ifade edecek sözcükler bulmakta zorlanıyordu: "Afet bilinci sıfır, depreme hazırlık sıfır. İnsanların yaşadıkları yerler ise Allah'a emanet. AB'ye girmeye hazırlanan bir ülkeye zerrece yakışmayan bir tablo..." Deprem biraz daha güçlü olsa, İran'daki facianın benzeriyle karşılaşmamak işten değil. Hatırlayacaksınız, İran'da, Doğubayazıt ve çevresiyle aynı özellikleri taşıyan Bam bölgesindeki depremde 40 binkişi hayatını yitirmişti. "Peki hocam, çözüm ne" diye sorduk Işıkara'ya. İşte önerisi: "Gecekondulaşmaya son vermeyi amaçlayan kentsel dönüşüm projesinin bir benzeri Doğu için geliştirilmeli. Yani bir tür bölgesel dönüşüm projesi hazırlanmalı. Bölge halkının geleneksel yaşam biçimine uygun ama sağlam konutlar inşa etmeyi amaçlayan bir proje. Buraların başka türlü kurtulması mümkün değil." Dün kaç kez sallandık? Türkiye hergün beşik gibi sallanan bir ülke. Dün bizim bu yazıyı kaleme aldığımız saate kadar çeşitli yerlerde 9 deprem meydana geldi. Doğubayazıt depremi ve artçıları hariç. Bir gün önce de 22 yerde deprem kaydedilmişti. Büyüklükleri 2.8 ile 3.9 arasında değişen bu sarsıntıları hissetmedik bile. Ancak Işıkara'nın bize bir kez daha tekrarladığı uyarıyı hatırlatmakta yarar var: "Türkiye'de her 12-17 ay arasında en az 6.3 büyüklüğünde deprem olasılığı yüzde 63. Bingöl'de 1 Mayıs 2003 tarihindeki depremin (6.4 büyüklüğündeydi, 176 kişi öldü) üstünden 14 ay geçti. Önümüzde 3 ay kaldı. Bu sürede dediğim büyüklükte deprem olmazsa, 18'inci aydan itibaren olasılık yüzde 63'ün de üstüne çıkıyor..." Niyetimiz korkutmak değil; aile reisinden muhtara, yerel yönetimlerden merkezi hükümete kadar tüm birimleri önlem almaya, hazırlıklı olmaya yöneltmek...
|