| |
İstanbul'da bir zirveden öbürüne
Önümüzde sınanmamış yeni bir yüzyıl bulunuyor. Bu yüzyıl için iki değişik gelecek hayal etmek mümkün..." Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, 15 Kasım 1999'da TBMM'de yaptığı konuşmada böyle diyordu ve ekliyordu: "Kötümser bir kişi bu geleceği hiç de zorlanmadan karanlık görebilir: Barış yolları parçalanmış Ortadoğu, bölgeden yayılan terörizm... Ancak bir de farklı bir vizyon var: Zenginliğin yükseldiği ve çatışmaların azaldığı bir gelecek, hoşgörünün inancın bir parçası olduğuna ve terörizmin saçmalığına inanılan bir gelecek..." Aradan 5 yıl geçti. Türkiye ve dünyanın nereden nereye geldiğini, Clinton'un hangi kehanetinin gerçekleştiğini anlamak için, iki ziyaret ve iki zirveyi karşılaştırmak yeterli. Bugün birçoğumuz unutmuş olsa da, geçen bin yılın son zirvesi de 18-19 Kasım 1999 tarihlerinde İstanbul'da yapılmıştı. 54 üye ve 8 gözlemci ülkenin devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) zirvesiydi bu. Zaten Clinton da o günlerde 17 Ağustos ve 11 Kasım depremlerinin acısına gömülmüş Türkiye'ye moral vermek için bu randevuyu fırsat bilip zirve öncesi Ankara'ya resmi bir ziyaret yapmıştı. Tıpkı bugün de Başkan Bush'un NATO'nun İstanbul zirvesinden yararlanıp, Ankara'yı ziyaret etmesi gibi.
Çiçekler ve bombalar Clinton çiçekler ve sevgi gösterileriyle karşılanmıştı. 5 yıl sonra Bush'u bombalar, protesto gösterileri karşılıyor. 5 yıl önce Türk kamuoyunun yüzde 75'i ABD'ye sempati duyuyordu. Dünyanın büyük bölümünde olduğu gibi. Bugün yüzde 80'i antipati duyuyor. Yine dünyanın büyük bölümünde olduğu gibi. AGİT İstanbul zirvesi de duvarların yıkılması ve silahların susmasının getirdiği heyecanlı bir iyimserlik ortamında toplanıyor, bu hava demeçlere coşkulu ifadelerle yansıyordu: "İstanbul zirvesi, deh- şet dengesinin hakim olduğu gerilimli bir dünyadan, güvenlik, barış, istikrar ve refah için ulusların ortak çaba harcadığı bir dünyaya geçişin somut müjdecisidir..." Liderlerin yüzlerinde güllerin açtığı o zirvenin gündeminin ana konuları Çeçenistan ve Kosova'ydı. "Krizleri önceden önlemenin bedelinin, çıktıktan sonra dengeleri yeniden kurmaya uğraşmaktan daha hafif olduğu" sonucuna varılan AGİT zirvesinde "İstanbul Şartı" denilen "21'inci yüzyılın vizyonu" bildirisi de yayınlanmıştı: "İnsan haklarına tam saygı, demokrasi, hukuk devleti, cinsiyet eşitliğinin hüküm sürdüğü bir dünya..."
Doğum mu, ölüm mü? Bir de 26 üye ülke ve ittifak ile işbirliği yapan 20 ülkenin liderlerinin katılacağı NATO'nun genişleme sonrası ilk zirvesinin gündemine bakın: Irak'taki terör ve kaos cehennemine nasıl son verebiliriz? Afganistan'da her geçen gün daha da kötüye giden durumu nasıl düzeltebiliriz? Uluslararası terörle nasıl baş edebiliriz? ABD ile Avrupa arasındaki derin krizi nasıl aşabiliriz? Büyük Ortadoğu'yu şiddet üreten bataklık olmaktan çıkaracak demokratik dönüşümü nasıl sağlayabiliriz? Gel de "Büyük güce sahip devletler var olduğu sürece savaş kaçınılmazdır" diyen Albert Einstein'a hak verme... Bakalım zirvede NATO'nun bu yangınlardan hiç olmazsa bir-ikisine su sıkmasını, Irak ve Afganistan'ın yardımına koşmasını sağlayacak uzlaşma çıkabilecek mi? Çıkmazsa bilin ki, İstanbul zirvesi tarihe NATO'nun cenaze töreni olarak geçecek...
|