| |
Bush'a seçim yardımı yok!
"NATO zirvesi en uygun zamanda en uygun yerde toplanıyor. Toplantı salonlarında Türkiye'nin zengin tarihi yankılanacak. Bu özel ortamın, herkesin ortak hedeflerimizin yenilenmiş ruhuyla geleceğe bakmasını sağlayacağına inanıyorum." Başbakan Erdoğan, NATO dergisinin zirve için hazırlanan özel sayısında yayınlanan yazısında iyimserliğini bu ifadelerle dile getirdi. NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer de, hoşgörü ve barış kenti İstanbul'daki buluşmanın görüş ayrılıklarının aşıldığı zirve olmasını umuyordu. Hatta İstanbul zirvesine, Soğuk Savaş'ın bittiği ilan edilen 1990'daki Londra zirvesi kadar tarihi bir önem veriyordu. Ancak Fransa'nın başı çektiği sert çekirdek, ABD ile "Eski Avrupa" arasındaki psikolojik güvensizliği unutmaya da, Başkan Bush'a seçim armağanı vermeye de zerrece niyetli olmadığını gösterdi. Hem de Bush'un ulusal güvenlik danışmanı Condoleezza Rice'ın ABD'nin İkinci Dünya Savaşı'ndaki yardımlarını kastederek "Müttefiklerimizden tarihlerini bir kez daha hatırlamalarını ve en karanlık dönemlerinde onları kaderlerine terketseydik, başlarına neler geleceğini düşünmelerini istiyoruz" gibi hiç de diplomatik olmayan uyarılarına rağmen. Barış değil ateşkes Uluslararası toplumla barıştığı imajı vermek için alttan alan Bush'a karşılık Fransa ve destekçilerinin ne denli katı olduklarını anlamak için ortak bildirinin Irak bölümüne göz atmak yeterli. ABD, Irak ordusunun ve güvenlik güçlerinin eğitiminin NATO şemsiyesi altında verilmesini istiyordu. Fransa ve Almanya bastırınca, "NATO üyesi her ülkenin ancak ikili anlaşmalarla bu eğitimi vermesini" kabul etmek zorunda kaldı. NATO sadece bu desteğin koordinasyonunu sağlamakla görevli olacak. ABD eğitimin Irak'ta verilmesini öneriyordu. Yine Fransa ve Almanya'nın diretmesiyle "Irak içinde ve dışında" formülü kabul edildi. ABD güvenliği sağlayacakların tümüne (toplam 120 bin asker ve polis) eğitim verilmesini savunuyordu, şimdilik sadece subayların eğitimini kabul ettirebildi. Görüş ayrılıklarının daha fazla satırlara yansımaması için bildiride, "Ayrıntılar sonra belirlenecek" denilerek top Brüksel'deki daimi temsilcilere atıldı. Kaçış mı, yardım mı? İşte böyle bir ortamda Irak'ta egemenlik apar-topar Irak hükümetine devredildi. Ancak bu egemenliğin Afganistan'daki gibi kağıt üstünde ya da sadece başkent ve çevresiyle sınırlı kalmaması, "cehennemden kaçış" anlamı taşımaması için uluslararası toplumun yardım ve desteği gerekiyor. Çünkü Irak'ın normale dönebilmesi çok uzun ve zorlu bir süreç sonunda mümkün olabilecek. Her şeyden önce El Kaide ve uzantıları hariç- 23 direniş örgütünün cirit attığı ülkede güvenlik sağlanacak. Ardından altyapı inşa edilecek. Silahlar susup kamu hizmetlerinin yerine getirilebildiği duruma ulaşılınca da bir dizi seçim ve referandumla yönetim demokratik bir hükümete devredilecek. Savaşın ve onu izleyen 14 aylık kaosun sorumluluğunu taşıyan koalisyon ya da işgal güçleriyle bu süreç yürütülürse, yasallık koşulu yerine getirilemez. O nedenle görüş ayrılıkları bir yana bırakılarak, İyad Allavi hükümetinin uluslararası güvenceyle sarmalanması şart. Yoksa NATO eski Genel Sekreteri George Robertson'un Afganistan için söylediği kehanet Irak'ta gerçekleşmiş olur: "Irak'tan uzak duranlar, Irak'ın kendilerine geleceğini görecekler." Yani Irak'taki terörün onlara kadar ulaştığını..
|