| |
|
|
Hemen okunması gereken ama okunmaları gecikmiş kitaplar...
Bazen bir kitabı alır ve "Bunu hemen bugün okuyup, bitirmeliyim" dersiniz. Ama araya olaylar, başka kitaplar ve sayısız uğraş girer. O kitabın okunması gecikir. Hafta sonunu geçirmek için Göcek'e giderken, yanıma "Hemen okunması gereken" kitaplardan dört tane aldım. Önce, eski Van Valisi, Mülkiyeliler Birliği İstanbul Şubesi'nin kurucusu Doğan Pazarcıklı'nın "Türklerin Tanrısı Devlet" kitabından söz edeyim. Bir solukta okuyup bitirdiğim bu kitap Doğan Pazarcıklı'nın günlüğünden alınmış sayfalardan oluşuyor. Mülkiye'de kaymakam olmak üzere okurken, yatakhane penceresinden Hacettepe damlarını seyredip "Bekleyin beni, geliyorum, sizi kurtaracağım" diye hayaller kuran Pazarcıklı, kaymakam da, vali de oluyor. Ve yaşadıklarının sonunda, terfi sürecinde "Devletliğim arttıkça milletliğim azaldı" yargısına varıyor. İşte bazı notlar Doğan Pazarcıklı'dan: - Vergi kutsaldır, çünkü kutsal devlete ödenir... Dünyanın başka ülkelerinde vergi ödemeyle kutsallık arasında bir bağ arandığını duymuş değilim. Bu vecizeyi icat eden laik kutsalcı, öyle anlaşılıyor ki haraç, cizye, aşar laflarının yanında fitre ve zekat laflarını da şöylesine bir duymuş. - Nevruz'u bile devletleştirdik. Geçen yıla kadar (1996) Nevruz Bayramı yaklaşınca içimizi bir korku, bir endişe sarardı. Kürtler bayram edecek, yollarda araba lastikleri yakacak, Kawa'yı anacak, özgürlük türküleri söyleyecek, pankartlar açacaklardı. Ülkemiz de böylece bölünme tehlikesi atlatacaktı... Nasıl olduysa iki yıldır Nevruz'un Türklerin de bayramı olduğunu keşfediverdik. - Kara kuvvetlerimizin 2206'ncı yıldönümü imiş dün (1997)... 1997'den 2206'yı çıkarın, geriye eksi 209 kaldı. Lise düzeyindeki tarih bilgim yetmez ama, Milattan önce ordu kurduğumuzu bilmiyordum. - Mülkiye müfettişleri bir taşra belediyesini teftiş ediyorlar. Vakit öğlen, karınları acıkmış. Zabıta memuruna "Oğlum bize üç simit al gel, çay da söyle" diyorlar. Pencereden kasabayı izlerken ne görsünler. Zabıta memuru, önüne bir simitçiyi katmış kovalıyor. Simitçi can havliyle kaçıyor yakalanıp ceza vermemek için. Zabıta da can havliyle kovalıyor ki simidi yakalayıp, müfettişlere versin. - Mustafa Kemal, Sakarya öncesinde Meclis'i feshetme yetkisine sahipti. Meclis'te Anadolu'ya karşı kayıtsız ve Mustafa Kemal'e karşı olumsuz tavır takınan muhalefet vardı. Mustafa Kemal, Kemalist olmadı. Buna karşı İttihat Terakki'nin en büyük idealinin, meşruti yani meclisli bir hükümet olmasına rağmen, Meşrutiyet'in kurtarıcısı Mahmut Şevket Paşa, kurtardığı meclisi açmamakta direndi. Çünkü Mustafa Kemal Kemalist değildi ama Mahmut Şevket Paşa Kemalistti. - Tales'in düştüğü çukur bu değildi. Tales, gökte yıldız izlerken önündeki kuyuya düşmüş. Onu gören bir hatun da, kih kih gülmüş... Hayatınızı Atatürk'ü sadece "Atam izindeyiz" sloganı çerçevesinde izlemeye adamışsanız, o zaman "rehgüzerindeki" kuyuyu göremeyip içine düşen "turfa müneccime" (Tales'e) benzersiniz. Tales olabilmişseniz mesele yoktur gerçi. Emekli Vali Bekir Öztürk Ağabey, "Atam izindeyiz" deyişinin "izne çıktık, tatildeyiz" şeklinde algılanıp, uygulandığını söylüyordu acıyla yanarak. - Erzurum'da kıta hizmetimi yaparken Cemal Tural Paşa'nın yazdığı söylenen metni erlere okutma görevini üstlenmiştim. Bir gün yoruldum ve görevi astsubay arkadaşa devredip, karlar üzerinde dinlenmeye geçtim. Metinde komünizm bir ineğe benzetiliyordu. İneğin başı Anadolu'daydı, orada semiriyordu. Oysa memeleri Moskova'daydı, sütünü orada sağıyorlardı. Benzetme fena sayılmazdı. Astsubay arkadaş Karl Marks adını sürekli olarak Kral Marks diye okumasaydı. Evet... Her satırı, her sayfası bu çeşit ilgi çekici anekdotlarla ve çarpıcı yorumlarla dolu "Türklerin Tanrısı Devlet-Derin Yayınları, 2004)", hafta sonunda gecikmeli okuduğum kitaplardan biriydi. Liberte Yayınları'ndan Mustafa Erdoğan'ın "Anayasa Hukuku'na Giriş"ini okurken, Fakülte'de okuduğumuz Ali Fuat Başgil'in ve Hüseyin Naili Kubalı'nın kitaplarını hatırladım. Bu arada, yasaların anayasaya uygunluğu konusunda "Önleyici Denetim"i de öğrendim. Örneğin 1976 Portekiz Anayasası'na göre, Anayasa Mahkemesi, "Başvuru üzerine" kanunlar yayınlanmadan önce anayasaya aykırılığı denetleyebilirmiş. Ali Budak'ın "Münif Paşa"sını da, bir başka yazıda anlatacağım.
|