Ardıç kuşu...
Bundan beş hafta kadar önce bu köşede bir yazımız yayınlanmıştı. En az dünyayı ve memleketi kurtarmak kadar "önemli" olduğunu anlatmaya çalışmıştık o yazımızda; bir "insanı kurtarma"nın da... Yeterdi yüreğinin sesine kulak verip el ele tutunmak... O gün demiştik ki o yazıda: Bu köşede, bir ardıç kuşunu yeniden yuvasına koyabilirsek, boşuna yazılmamış olacak bu satırlar da... E. Dickinson'un sözlerinden esinlenmiştik; "ardıç kuşu" adını takarken Kıvanç'a... "Bir yaşamdan acıyı alabilirsem, ya da bir acıyı hafifletebilirsem, bir ardıç kuşunu yeniden yuvasına koyabilirsem; Boşuna yaşamış olmayacağım!.." Bu kadar kolaydır işte boşuna yaşamış olmamak! Kıvanç bir ardıç kuşudur şimdi gurbet ellerde... Yaşama tutunmaya çalışan "amansız" düşmanıyla savaşında... Yarım kalmasın diye şarkıları... Evet, şarkıları... O yazıyı atlamış olanlar için anımsatalım: Kıvanç yirmili yaşlarının sonlarında bir Türk genci. Üniversite öğrenimi için gittiği Amerika'da, öğrenimini sürdürürken gitarının tellerinde giderir vatan hasretini Giderek usta bir gitar "virtüöz"ü olur. Delikanlı çağında, 1995 yılında tanıştığı Gipsy Kings grubunun arkasında çalar yıllarca... Konserden konsere birçok eyaleti dolaşır onlarla... Washington'daki özel dinletilerde; Bill ve Hillary Clintonlar'a, Michael Jordan gibi ünlülere müzik yapar.. O güne kadar kimsenin denemediği "Latin-Şark" müziği sentezini oluşturur ezgilerinde. O yazıda da söylemiştik: Bugüne kadar adını duymamış olmanız onun kusuru değildir. Ama... Siz de haklıydınız... Vaktimiz var mıydı ki "pop"luca sürüklendiğimiz yalancı "baharların ve starların" ışıltısında geçen gecelerde; çileli emeklerin "sahici" çığlığını duymaya? Kıvanç da öyle anlatıyor zaten kendini "mütevazı" albümünün kapağında: "kağıdım ve kalemim/sokaklarda öğrendiğim cesaretim/annem ve babam/durmadan yanan sigaram/yurdum ve sen, beni buradan vazgeçiren/şarabım ve ekmeğim/gurbetteki tek tesellim/hayat böyle zor olmasa/ne anlamı kalırdı!.." Zor hayattı, zor yoldu onunkisi... Aslında hep birlikte duyacaktık belki de ismini; duyacaktık sesini Lakin... Kıvanç Öner; sevdanın, hasretin resmini notalarla çizdiği "Yurdum ve Sen" albümünü Türkiye'de çıkarmak için çalışırken, amansız bir hastalığa yakalandığını öğrendi: Lenf kanseriydi! Bu yazının bundan sonrası zordur işte... O şimdi, yuvasına konulmayı bekleyen ardıç kuşudur gurbette... Amerika'daki hastane odasında "ilik nakli" yapılmayı bekliyor... Bugünleri bilemediği için "delikanlı" çağlarında; birikimi de yok işte... Nerden bilecek ki? Ailesi de tüketmiş Kıvanç için her şeyi... Gurbetteki ve sıladaki arkadaşları "Kıvançlı yarınlara!" diye bir umut zinciri oluşturmaya çalışıyorlar aylardır... Ancak... (İnşallah Kıvanç'ın eline geçmez bu yazı bir şekilde... İnşallah okutmazlar ona...) Söylemek zorundayız ki; vakit daralıyor artık!.. Yeniden bu satırlara taşınmasının nedeni de budur işte... İki hesap numarası var "deniz yıldızını suya kavuşturmak" ya da "ardıç kuşunu yuvasına koyabilmek" için: Üsküdar Dış Bank 300 05/0680 Bank of America (Kardeşi Pelin Öner adına ABD hesabı): 051000017 004130676740 0108 Unutmadan söyleyelim: Kıvanç'ın şarkıları bugün ATV'de "Esra Ceyhan'la A'dan Z'ye" de olacak... Belki söyleşeceğiz birlikte telefonun tellerinde... Durumu elverirse... "Göz yaşlarım iklim oldu/yağdı yağdı gurbete/bir gün gelirsek yanına, bizi kucakla/ah Türkiye!..." diyecek onulmaz hasretiyle... (Dinle Sezen sen de!.. Seversin bu çocuğu da, biliyorum, öteki çocukları sevdiğin gibi!)
|