Hangisi daha çağdaş: Mısır mı, Türkiye mi?
İdeolojisini başkalarının kılık kıyafetine karışma üzerine kurmuş, kafasını karşısındakinin kıyafetine takmış kişilere söyleyecek bir şey kalmadı bende. Bu yüzden şair Ataol Behramoğlu'nun "Abdullah Gül'ün başörtülü eşinden duyduğu rahatsızlığı" anlatan yazısını okuduğumda "Aman, yine aynı şeyler, ne iç karartıcı!" dedim. İçim kararmıştı, sıkılmıştım. Sonra kalktım, Ataol Behramoğlu'nun pek sevdiğim "Kızıma Mektuplar"ını okudum. Bir ferahlık duygusu kapladı içimi. Şimdi detaylı bir şekilde anlatmayı başaramayacağım, sadece "İnsan olmanın kıvancı gibi bir şey" deyip geçeyim. Bütün kızlara "özgürlük çağrısı" yapan şiirden yola çıkarak, "Ya şairin kızı, bu özgürlük işini abartıp başını kapatmaya kalkarsa.." diye fesatlık bile yaptım. Şiirin bende yol açtığı ferahlık duygusunun nerelere vardığını görüyor musunuz?
"Bütün Ortadoğu liderlerinin eşleri modern kıyafetliyken, bizimkilerin haline bakın" diye yazanlarla arama mesafe koyalı çok oldu. Çünkü bıktım artık. "Başkalarının kılık kıyafetine karışmak ayıptır"dan tutun da "Modernlik ve çağdaşlık kıyafetin biçiminde değil, kıyafeti seçme özgürlüğündedir"e kadar varan yığınla tezi ileri sürmekten bıktım. Artık bu tezlere de güvenmiyorum. Çünkü katı ve buharlaşmayan tutumlar karşısında bu tezlerin ne kadar zavallı ve bahtsız göründüklerini fark ettim. Hep aynı şeyleri, etkisizliğini bilerek, aptalca tekrar etmek istemiyorum artık. Bu yüzden Ataol Behramoğlu'nun yazısına da kafayı takmayacaktım. Ama Behramoğlu, benim için 'klasik bir Cumhuriyet gazetesi yazarı' değil ki! "Kızıma Mektuplar"ın şairi o.. Ayrıca "Halkın Dostları" diye bir dergi çıkarmış. İsmet Özel, kendisine "Yıkılma Sakın" diye şiir yazmış. Sonra konuşurken karşısındakini büyük bir özenle dinliyor ve anlamaya çalışıyor. Bütün bunlar tabi ki "prensipler"i tuz buz etmeye yetti.
Sözü uzatacak değilim. Abdullah Gül'ü karşılayan Mısırlı kadın bakanın başörtüsüz, sade ve modern kıyafeti ile Hayrünnisa Gül'ün başörtülü görünümünü kıyaslayıp "Zordayız" mesajı veren Ataol Behramoğlu'na, sadece şunları hatırlatmak isterim: Bizde serbest seçim var, bizde düşünce özgürlüğü var, bizde gelir dağılımındaki uçurum Mısır'daki kadar yüksek değil, bizim hedefimizde Avrupa Birliği var, bizde bütün eksikliklerine rağmen sahici demokrasi var.. Mısır'da ise Hüsnü Mübarek gibi yerine oğlunu hazırlayan bir diktatör var, serbest seçim yok, kafayı kaldıranın hapse atıldığı bir sistem var, hesap verme yok, şeffaflık yok, muhbirler kol geziyor, Mısır zindanları idam bekleyen siyasal suçlularla dolu, gelir dağılımındaki uçurum dillere destan.. Buna mukabil bizim dışişleri bakanımızın eşi başörtülü, onların kadın bakanları "modern ve çağdaş".. Şimdi şu sorunun yanıtını "Şair"e bırakalım: Hangisi daha zorda: Mısır mı, Türkiye mi?
|