|
|
|
|
|
Menderes tehdit etti
|
|
Merve Kavakçı, Meclis'teki yemin gecesini anlattı: "Sıramı beklerken, Recai Kutan bana 'Yemin etmemelisin. Aydın Menderes partinin Erbakan Hoca ile bağını açıklama tehdidinde bulundu' dedi."
"Bir kez Aydın Bey'in evine gitmiştim. O zaman eşi bana 'Meclis'e yemin etmeye giderken peruk taksan nasıl olur?' diye bir öneri getirmişti. Ben tabii gülümseyip cevap vermemiştim."
*** Demirel'in ajan suçlaması partimi çok rahatsız etti
Hiç kimse ne Ecevit'in ne de Demirel'in böyle reaksiyon vereceğini düşünmüyordu. Demirel'in o konuşması partideki net tavrı belirledi. Ben de o zaman anladım yalnız başıma asla hareket edemeyeceğimi. Bir dönemin tartışmalı milletvekili Merve Kavakçı anlatıyor: Öyle şeyler oluyordu ki, acaba partiden içeri daha derin bir parti mi var diye düşünüyordum. Partide büyük çoğunluk yemin etmeyeceğimi bilmiyordu.
* Kitabınızda "Yemin törenine bir kala" diye bir bölüm var. O bölümde Abdullah Gül, Salih Kapusuz ve Lütfi Esengül'- ün sizi ziyaret ettiğini söylüyorsunuz. Abdullah Gül için "plastik bir gülümsemesi vardı" cümlesini kullanmışsınız. Ne demek bu? Neler oluyordu o gün? Herhalde O dönemde Abdullah Bey, gelişen olayların idrakindeydi. Herhalde o yüzden o sıfatı yakıştırdım.
* Ne istediler sizden? Ertesi sabah Meclis Başkanı Sayın Septioğlu'nu ziyaret etmemi, elini öpmemi ve bana yemin etme imkanı verip vermeyeceğini sormamı istediler.
* Siz ne cevap verdiniz? Hayatımın en büyük şokunu geçirdim. Kulaklarıma inanamadım. Müthiş bir endişe duydum. Onlara "El öpmeye giderim ama yemin etmek için izin almam" dedim. Nasıl bir hayal kırıklığı duyduğumu size anlatamam. O günlerin seçim havasını ve yoğun temposunu göz önünde bulundurarak iyimser bakmaya çalışıyordum ama olmuyordu.
* Cemil Çiçek bütün milletvekilleriyle aynı anda mecliste olmanız fikrine karşı çıkmış galiba. Evet. "Sizin bilmediğiniz bazı duyumlarımız var, o gelemez" dedi Zeki Ünal Bey amcaya.
* Neymiş bu duyumlar? Bilmiyorum o yüzden de ben de "Acaba partiden içeri daha derin bir parti mi var?" diye düşünmüştüm.
* Ne demek derin parti? Bakın ben yemin gününe kadar parti içindeki lider kişiler arasında çok fazla muhatap bulamadım. Abdullah ve Tayyip Bey ile görüştüm ikişer kez. Recai Bey ile bir araya gelemedim bir türlü. Septioğlu'ndan izin gündeme gelince annem "Acaba bunlar senin arkanda durmayacaklar mı?" diye bir söz sarf etmişti. Ben de kızmıştım. Ama gerçektende derin bir parti varmış asıl kararları alan.
* Hayatınız bir dönem mahvoldu. Partiniz arkanızda durmadı. Peki yemin edeceğim diye bu inat neden? Yani siz kendi kendinize mi hırs yaptınız yoksa başka biri mi vardı size akıl veren? Bakın benim haksızlıklara tahammül edemeyen bir yapım vardır. Onu inat olarak değil güç olarak değerlendirmek istiyorum. Hakkımdan ziyade görevim neyse onu yapmak zorundaydım. Seçmenime verdiğim sözler vardı. "Engel olunabilir belki yemin etmeme ama ben bunun karşısında durmalıyım" diye düşünüyordum. Tabii bunları düşünürken ertesi gün başıma geleceklerden haberdar değildim.
* Saf mısınız yoksa sizde de mi "derin" düşünceler var gerçekten karar veremiyorum. Ne düşündünüz, güle oynaya yemini ederim diye mi? Başınızı örtmeye karar verdiğinizde öyle ilginç hadiseler yaşıyorsunuz ki... Örneğin araba kullanırken insanların acayip bakışları, tatsız lafları. Bir yere gittiğinizde küçümseyici bakışlar... Türkiye'de başı örtülü insanlara tahammül edemeyen bir kesim olduğunun bilincindeydim. Ve o kitleyi temsil eden insanların mecliste olduğunu da biliyordum tabii. Kendi kendime dedim ki "Öyle bir davranış içine gir ki bu hadise mümkün olduğu kadar sıkıntısız, pürüzsüz ilerlesin, sen yemini et ve git."
* Madem bu kadar kararlıydınız. Partinin ileri gelenlerine "Yolumdan dönmem" dediniz. Niye yemin etmediniz? Demirel'in yaptığı konuşma yüzünden. Partim o konuşmadan çok rahatsız oldu.
* Hani sizi ajan-provokatör olarak suçladığı konuşma mı? Evet. O konuşma parti yönetiminde büyük sıkıntı yarattı. Recai Bey odasına gittiğimde "Demirel'in konuşması yüzünden yemin etmememiz daha iyi olur" dedi.
* Madem derin bir parti yönetiminden bahsediyoruz. Recai Kutan da inanmış olabilir mi böyle bir ajan-provokatör suçlamasına? Yok asla. Hem Recai Bey hem de Demirel beni çok iyi biliyor. Demirel çok iyi tanır benim ailemi. Anne tarafım Ispartalıdır benim. İki dayımı da ilk ismiyle çağırırdı Demirel, öylesine iyi tanır bizi.
* Peki o zaman size niye böyle bir suçlamada bulundu? Bilmiyorum. Dedem yaşındaki bir insanın bana öyle büyük bir ithamda bulunması, öyle bir etiket yapıştırması şok edici bir şeydi zaten. İnanılmaz üzüldüm. Zaten Demirel'in o konuşması partinin kesin tavrını ortaya koydu. Ve ben o zaman anladım yalnız başıma hareket edemeyeceğimi.
* Yemin etmeyeceğinizi Fazilet'in bütün milletvekilleri biliyorlar mıydı? Kimse bilmiyordu. O yüzden Genel Kurul'da ismim okunduğunda milletvekilleri sağa sola bakıyorlardı beni görebilmek için.
* Yani bir bakıma partinin bir kanadı Erbakan'ın sözüne rağmen size yemin ettirmedi. Bu konuda yorum yapmak istemiyorum. Ama şunu biliyorum ki Erbakan Hoca yemin etmemi istiyordu, hatta bu iş için Mustafa Kabalak Bey'i görevlendirmişti. Tabii ben bunları sonradan öğrendim. Oysa o güne kadar Mustafa Bey ile ben hiçbir görüşmede bulunmamıştım.
* Siz bunu kimden öğrendiniz? Yemin töreninden yaklaşık 2 ay sonra görüştüğüm Nermin Erbakan Hanım'dan. Yani düşünsenize eğer ben Recai Bey'in telefonuna kanmayıp yukarı çıkmasam, salondaki milletvekilleri bana destek verecekmiş.
* Bugün aynı durumda olsanız nasıl davranırsınız? Olayları o noktaya getirmemek için her şeyi yapardım herhalde. Tabii eğer yine de o noktaya gelseydik, bu sefer Genel Kurul'da kalırdım.
|
|
|
|
|
|
|
|
|