Nil kenarında Maalouf okumak
Kitap okurken atmosfere önem verenlerden misiniz? Ben biraz öyleyim. Assos'ta, yani Aristo'nun mezarının hemen alt tarafında felsefe kitapları karıştırmak, Bodrum'da Selim İleri'nin "Her Gece Bodrum"una takılmak, Moskova'da Kızıl Meydan'a bakan bir cafede Dostoyevski'nin "Suç ve Cezası"na tutunmak, Diyarbakır'da Mehmet Uzun'un Kürtçe'den Türkçe'ye çevrilen romanlarından birine sardırmak, Tahran'da İran'ın son Şah'ının eşi Farah Pehlevi'nin anılarını ibret alarak okumak.. Listeyi uzatmak ve genişletmek, hatta bir gazetenin kitap ekinde yapıldığı gibi "tatilde nerede ne okunur?" tarzında haritalı bir rehber çıkarmak, yani olayı tatsızlaştırmak bile mümkün. Zaten benim yaptığım da bundan başka bir şey değil. Her şeyde olduğu gibi burada da olayı abartarak sevimsizleştirdiğimin farkındayım. Dadanmacı ve abartılı kişilik işte! Ne yaparsın? Geçen hafta Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün bir günlük "hızlandırılmış" Kahire gezisine davet edildiğimde, "Kahire'de ne okunur?" sorusu beynimi kurcalamaya başladı. 24 saati bile bulmayacak bir günlük aşırı diplomatik gezide, "Piramitler"i gezmeye bile vakit bulup bulamayacağımdan emin değilken, Nil kenarında atmosfere uygun kitap okuma hayali kurmanın mantıksızlığını geçiyorum. Hemen arayışa başladım: Ortadoğu'nun tek ve gerçek "diva"sı Ümmü Gülsüm'ün anıları Türkçe'de yayınlandı mı? Hayır! Yayınlanmamış. İletişim Yayınları "kafir oldu" diye karısından boşatılan Mısırlı aykırı filozofun kitabını yayına hazırlıyormuş. Acaba basıldı mı? Hayır! Kitap henüz çıkmamış. "İhvan-ı Müslimin" örgütünün lideri ve kurucusu öğretmen Hasan El Benna'nın "Risaleler" adlı kitabı, "resmi bir gezi" için biraz fazla iddialı ve politik olur. Ayrıca dönemin ruhuna da aykırı kaçar. Geçelim. Peki ya Seyyid Kutup'un "Yoldaki İşaretler"i? Bu kitap da benim için fazla nostaljik! Sıkıntılı ve derbeder gençlik günlerimi anımsamak bile istemiyorum. Ben böyle arayış içinde kıvranırken bir arkadaşım "Amin Maalouf'un son kitabı Yolların Başlangıcı'na ne dersin? İçinde Mısır var, Lübnan var, Osmanlı var, dinler arası diyalog var, Paris var, Atatürk var, hatta Küba var. Daha ne istiyorsun?" dedi. Birden yüreğim ışıdı, acayip ikna oldum ve "Tamam" dedim, "Oldu bu iş!". . Kahire'de 24 saatlik gezi müthiş "bereketli" geçti. Büyükelçilik rezidansında yemek yedik, Arap Birliği'nde yapılan toplantıya katıldık, turistik atraksiyonlara pabuç bırakmadan Piramitler'i gezdik, Kahire'nin gece ışıltılı, gündüz köhne havasını soluduk, kentin çekilmez trafiğine daldık, Abdullah Gül'le "İslam dünyasının hali pür melali" üzerine uzun sohbetler yaptık. Her şeyden önemlisi takıntılı kişiliğim de tatmin oldu. Çünkü Nil kenarında "adamım" Maalouf'un kitabını yarılamayı başardım. Sonuçtan da çok memnunum. Çünkü kitap hem atmosfere uygundu, hem de zekice kurgusuyla sürükleyip götürüyordu. Dalış için Mısır'a gidecek tüm burjuvalarımıza hararetle tavsiye ederim..
|