|
|
Mevleviler arasında meydan muharebesi
Turist avcısı "uyanık işletmeciler", turistler için düzenledikleri "geleneksel Türk geceleri"nde rakı, şiş kebap ve dansözün yanı sıra bir de "sema gösterisi" sunarak hem etkinliklerine daha egzotik bir hava katmaya başladılar, hem de kazançlarını artırdılar.. Bence "sema"nın ilk anlam kaybı da işte burada başladı. Artık "rakı, şiş kebap, dansöz" üçlemesine "semazen olayı" da dahil edilmiştir ve bundan kaçış yoktur. "Türkiye'nin tanıtımı" denilen o dokunulmaz alan, Mevlana'nın o çok etkileyici mesajının, görsel şova ve oryantalist ilgiye kurban gitmesine neden olmuştur. Bu Mevlana'ya saldırıdır. Bu yozlaşmadır. Buna karşı dur demek gerekir.
*** Peki bu işi kim yapacak? Mevlana'nın adına dernek kurup faaliyet gösterenler mi? Hemen söyleyelim: Onlar bırakın yozlaşmaya son verecek faaliyetleri, kendi aralarında kavga ederek işin rayından çıkmasına katkı sağlamaktan başka hiçbir şey yapmıyorlar. Mevlana'nın engin hoşgörüsünden zerre kadar nasibini almamış bu derneklerin yöneticileri, birbirleri için söylemediklerini bırakmıyorlar. İçlerinden biri, Mevleviliğin 7 yüz yıllık tarihinde görülmemiş bir olaya imza atarak kadın-erkek bir arada sema törenleri düzenliyor. Diğerleri ise "geleneğe aykırı" diyerek bu nev zuhur uygulamaya sert tepki gösteriyorlar. Ama iki taraf da, yaptıkları bu tartışma nedeniyle, "sema"nın bir gösteri aracı haline getirilmesine meşruiyet kazandırdıklarının farkında değil.
*** Oysa yapılması gereken şey, şu tuhaf ve faydasız "kadın semazen olur mu?" tartışmasına derhal son verip, "sema"yı gösteriye dönüştürme ayıbına son verilmesini sağlayacak girişimlerde bulunmaktır. Bütün dernekler, "sema"nın daha fazla aşağılanmaması için harekete geçmeli, Mevlana'nın Allah'a yakarışının doğal tezahürü olan "sema"nın anlamına aykırı biçimde kullanılmasına savaş açmalıdır. Aksi takdirde hem Mevlana'nın ruhu muazzep olmaya devam edecek, hem de Mevlana'nın yolundan gittiklerini söyleyen anlı şanlı "Mevlevi dedeleri" pirlerine layık olmayı başaramayacaktır.
|