| |
Diyarbakır sınavı
Leyla Zana ve arkadaşları üç gündür manşetlerde. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün dediği gibi, "Kendi kendimize kahramanlar yarattık." Zana'nın İsveç'te yaşayan eşi, Diyarbakır eski Belediye Başkanı Mehdi Zana'yla görüşememesi bile üzüntü içeren ifadelerle medyaya yansıdı. Ama o günün gecesinde Batman'ın Gercüş ilçesinde kaymakamlık lojmanına PKK saldırısında bir polis ile bir bekçinin şehit edilmesi, iç sayfalarda zar-zor tek sütun yer bulabildi. Aynı saatlerde Hakkari ve Mardin'deki karakollara roketatarlarla ateş açılması da... Bir gün önce Tunceli'de PKK mayınlarının 12 mehmetçiği yaralaması da... Terör örgütüne yakın internet sitelerindeki iddialara bakarsanız, bölgeden Anadolu'ya son günlerde başka tabutlar da gönderildi. Üç günür şehit yakınlarından e-posta yağıyor. Zana ve arkadaşlarının davul-zurnayla çıkışlarını kastederek, "Siz hiç davul-zurna ile askere uğurladığınız evladınızı tabut içinde teslim aldınız mı" diye soruyor ve ekliyorlar: "Oğullarımızın tabutta gönderilmesinin sorumlularının en azından manevi destekçisi oldukları, terör örgütünün siyasi kanadında yer aldıkları bilinenlerin tahliyesi bayram havasında yansıtılınca biz de öldük."
Dersine çalışmak Niyetimiz ne duygu sömürüsü yapmak, ne de hâlâ kanayan yaraları kaşımak. Tam tersine şehit yakınlarının çığlıklarını bastırmak pahasına da olsa, o kanlı ve acılı dönemin defterinin kapatılması gerektiğine içtenlikle inanıyoruz. Ancak ders alarak kapatılmalı. Bunun için de herkese sorumluluk düşüyor. Ancak öncelikle Zana ve arkadaşlarına. Ne yazık ki, ilk belirtiler, ilk demeçler hiç de bu umutları besleyecek yönde değil. Örneğin Hatip Dicle, Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ten "Silahlı Kuvvetler'in operasyonlarına son vermesini sağlamasını" istiyor. Yani, ateşkes çağrısı yapıyor. Açıkçası, AB'nin ve ABD'nin terör örgütleri listesindeki PKK'nın Türk Silahlı Kuvvetleri'nce muhatap alınmasını talep ediyor. Dahası, PKK/Kongra-Gel'in 1 Haziran'dan itibaren yeniden silaha sarılma kararındaki koşulların avukatlığını yapıyor: "Kürt sorunu ile PKK sorunu birbirinden ayrılamaz. Genel af çıkarılmalı. Buna hem cezaevindekiler, hem de dağdakiler açısından bakmak lazım..." Bir adım sonrası... Neyse... Ama PKK/Kongra-Gel'e "Hem AB'nin terör örgütleri listesinden çıkarılmak için Avrupa Adalet Divanı'na başvurmak, hem de silaha sarılmak nasıl bağdaşır" diye sormuyor. "Zorunlu savunma durumunda ateş açacağını" söyleyen PKK'nın gece vakti kaymakamlık lojmanında nöbet tutan polis ve bekçiyi öldürmesini, karakollara roketatarlarla saldırmasını da kınamıyor.
Doğu'yu iyi dinlesinler Yine de geç sayılmaz... Zana ve arkadaşları yarın Diyarbakır'da "Barış ve Demokrasi" mitingine katılacaklar, sonra Doğu ve Güneydoğu illerini dolaşacaklar. PKK'nın çatışma ortamına dönmesinden tedirgin olan halkı dinlesinler. "Savaş istemiyoruz. Öyle birşey olursa bölgede fabrika kurmaya hazırlanan 36 yatırımcıyı kaybederiz" diyen Diyarbakır Organize Sanayi İşadamları Derneği Başkanı Muhittin Bal'a, "Çatışmalı ortam Batman'ı ekonomik olarak 20 yıl geriye götürür" uyarıları yapan Batman Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Reşit Yaşar'a kulak versinler. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in SABAH'taki çağrısını okusunlar: "Çatışmanın tekrar başlamaması için herkese iş düşüyor. Milletvekilleri de (Zana ve arkadaşları) toplumsal barışa katkı sağlayacak söylemleriyle bu süreci etkileyebilir." AB'nin yolu Mesut Yılmaz'ın dediği gibi Diyarbakır'dan geçiyorsa, o yolun açılmasına Zana ve arkadaşları da el vermek zorundalar. "Geçmişin acı ve sorunları üzerine değil, barışçı geleceğe yoğunlaşmamız gerektiğini" söyleyen Zana ve arkadaşları için Diyarbakır mitingi gerçekten bir içtenlik, dürüstlük sınavı olacak.
|