Belgistanbul
Belçika'da yaşayan gurbetçi şair Nihat Kemal Ateş'in yeni kitabı umut aşılıyor
Kuyumculuk, altını işleyip ona şekil ve güzellik katan bir sanat... Usta, hammadde halindeki altını belirli formüllerle potaya koyar, ocakta eritip işlemeye koyulur. Ocakçı, kızgın kömür içine yerleştirdiği potanın içindeki altın eriyince astar ya da tel haline de döker. Sıvı hale gelen altın plaket demirlere dökülürken etrafa sıçrar. Her potadaki altından küçük de olsa fire verilmiş olur. Bu sıçrayan altın, ocak işleten usta tarafından senede iki veya üç kez süpürülüp toplanır. Ocakta toplanan, biriktirilen altına 'ramat' denir. Kuyumcular altını işler, ocakçı ramatı toplar. Şairler kelimeleri işler, ramatı şiirseverler toplar. Nihat Kemal Ateş, 'yürek potasında erittiği şiirlerinin ramatı yüreğimize düşsün' istemiş... "İstedim ki, zorluklara göğüs geren, emeği için beş ülkenin sınırlarını aşıp, yaşam kavgasını onurluca sürdüren, gözleriyle söyleyen, yüreğiyle dinleyen yorgun insanımıza şiir bahçemde dinlenecek bir yer gösterip, yorgunluğunu azaltacak bir tas su vereyim. Bir tas ayran uzatıp, bir tutam kır çiçeği sunayım. Şairler cömerttir tıpkı halkımız gibi... Alana, bilene, gülümseyene" diyor şair Ateş.
BEYAZ GÜLÜŞLÜ ŞAİR 'Zarfa koyup gülüşünü gurbete gönder'di; bir çift beyaz gülüşlü şair Nihat Kemal Ateş... "Güle sormuşlar; neden kokarsın? İbadetimdir, demiş. Şiir de benim" sözcük dizimiyle imzaladı Ateş yeni kitabı "Zarfa koyup gülüşünü gurbete gönder"i. Ve gri ve soğuk ve ıslak ülke Belçika'da yaşayıp da yıllardır yüzünden gülümsemeyi eksik etmemeye çalışan 'bir çift beyaz gülüşlü şair' Ateş, Belgistanbul'da yaşar da boğazda ıslık çalmaz mı? İşte o Belçika-İstanbul dizeleri: Meydanlar ki, açık denizlerimdir / oraya en çok umutlar birikir / bir de öfkeler / dolar En çok umutlar düşürülmüştür / yerlere/ bir de yoksulluk / Brüksel'de bit pazarına / kuru çiçekler kitap aralarında / yıllarca unutulmuş/ terk edilmiş / kırık bir kemanda / kuş sesleri dizili kiminin bakışları kalmış / kitaplarda, / eski bir ceketin yakasına / hüzün iliştirilmiş / umutsuzluğun tozları / umutla silkelenmiş / sırları dökülü bir aynanın / içine gülüşler sinmiş / kullanılmış bir buzdolabının / buzluğunda taze bir yürek donmuş, / inleyen / kırık bir kemanıdır Beethoven'in / şimdi bit pazarında Meydanlarki açık denizlerimdir / oraya en çok umutlar birikir / bir de öfkeler / dolar... En erken gelenlere / -ki evleri olmayanlardır onlar- / bedava anahtar dağıtılır / bit pazarının orta yerinde / yüzlerce anahtar dizilidir / bir heykelin üzerinde / Place Jeu de Balle'de / yaşlı bir gramafondan cızırtılı / Edith Piaf'ın sesi gelir. En çok yoksulluk / yerlerdedir... / yitirilmiş insanlığın çığlıklarıyla / yıkanık eski pazarda Kimisi çocukluğunu arar yitirdiği / boş bakışlarıyla / siyah beyaz fotoğraflarda / bit pazarında / bense şiir kitapları arar / ve bulurum / çiğnenip üzerinden geçilmiş / beyaz kapağında ayak izleri olan / Belgistanbul'da yaşar da / boğazda ıslık çalarım... Yine de umut kırıntıları / bu meydanı doldurur / ısıtmaz kendini de / güneş bize küs durur. Şair Nihat Kemal Ateş.
|