Kuşadası- Dublin
Türkler artık Dublin'e Kuşadası'ndan kalkan feribotlarla gitmeyi tercih ediyor
Avrupa Birliği'nin 1 Mayıs'taki genişleme törenlerini izlemek üzere 30 Nisan günü İrlanda'ya giriş yaparken, AB vatandaşları kapısında duran gümrük memuru yolculara "Saat 12'den sonra bu kapıdan giriş yapabilirsiniz" diye seslendi. Benim Türk olduğumu anlayınca da "Maalesef siz 10 yıl kadar bekleyeceksiniz" dedi. Ve ben belki de hayatımda ilk defa Türk olmanın avantajını kullanarak, sıra beklemeden 'diğer yolcular' kapısından giriş yaptım; özgür olmak adına savaşarak kan döken ama bir türlü İngiltere'nin boyunduruğundan kurtulamayan İRA'nın memleketi İrlanda'ya. İRA'yı anlatan filmlerden aşina olduğumuz uçsuz bucaksız yaylalarında yeşilin her rengini ve masmavi gökyüzünü çektim içime; Stephen's Green Parc'ta geçirdiğim üç saat boyunca. İrlanda'da yeşilin her rengini gördüm, insanların da...
İrlanda'nın başkenti Dublin'e giderken bir arkadaşımdan aldığım "İrlanda'da seni ilk önce Dublin'i gezerek başlamaya daha sonra Conemara gölü, Cliffs of Moher ve Golway şehrini gezmeye davet ediyorum. İki gün buralarda geçirdikten sonra mutlaka bir gazeteci olarak solculuğun beşiği olan tarihi Belfast şehrini görmelisin. Ama unutma ki James Joyce, Oscar Wilde ve Samuel Becket'leri bağrından çıkarmış olan Dublin'in tadına Guiness içilmeden varılamaz" tavsiyesine uyarak, bira ve soğuk kahve karışımı melez 'Guiness'i tattım; Dublin'e gelen herkesin uğramadan bir türlü geçemediği The Temple Bar'da.
İrlanda'nın ulusal simgeleri haline gelen James Joyce, Oscar Wilde, Samuel Becket, Michael Collins, Sinead o'Connor, Guiness, Bailey's, Cork City futbol takımı ve 'arp'ın memleketinde sigaraya karşı büyük bir savaş başlatılmış durumda. Lokantada, barda, kahvede, otelde sigara içmek yasaklanmış geçtiğimiz şubat ayından beri. Lokanta, bar ve kahvelerin önünde sigara müptelalıları sıralanıyor soğuk havaya aldırmadan bir 'fırt' daha çekme uğruna. Hava sıcaklığı sıfırın üstünde seyrederken, insanlar tek bir gömlekle dolaşıyor sokaklarda. Gecenin bir yarısında 16 ile 66 yaş arası kadınlar mini etekleriyle 'pub'lara dalıyor ya eteği ya da bluzu pembe renkleriyle...
PUB DÜŞKÜNLÜĞÜ The Temple Bar'ın güvenliğini yapan Ata ve Murat, "Evlerinin musluklarından bira aksa, bunlar yine de Guiness içmek için buraya gelirler" sözleriyle açıklıyor İrlandalılar'ın 'pub' düşkünlüğünü. Bu yıl ilk defa İstanbul'da düzenlenecek olan Eurovision Şarkı Yarışması'na şimdiye kadar en çok evsahipliği yapan Dublin'de Türkler'le de karşılaştım. Başkentte yaşayan iki yüz Türk'ün buluşma mekanı 'İstanbul kebap' olmuş. Kim kimi arasa burada buluyor. Kuşadası ile Dublin arasında 'feribot seferleri' başlamış hiç kimsenin haberi olmadan.
Dublin'de karşılaştığımız bütün Türkler 'Kuşadası çıkışlı'. Malatya, Antep, Maraş, Erzincan, Elazığ ve İstanbul'dan kalkıp Kuşadası'nda turizm sektörüne giren insanlar, "Bir yolunu bularak" kapağı Dublin'e atmış. Bir çoğu da adı daha kolay akılda kalsın diye ismini değiştirmiş Gino (Cihan) ve Hagi (Savaş) gibi. İstanbul'da 20 yıl berberlik yaptıktan sonra Dublin'e gelen berber Hüseyin "Burada Casanova'lık sökmez. Burası Kleopatra ve Katerinalar'ın memleketi" diye tanımlıyor İrlanda'yı.
|