C-4'teki parmak izlerinin meçhul tarihi
Ortaya çıktığı her yerde bir muamma da var. İçimize son kurt düşürdüğü yer, Kıbrıs, KKTC. Park edilmiş bir otomobilin bagajında bulundu. 20 kalıp C-4 patlayıcı. Bunları arabayla "sokağa çıkaran"ın Kıbrıs'taki Türk askeri birliğinde görevli patlayıcı uzmanı "astsubay Osman Yalçın" olduğu belirlendi. Fakat, "astsubay Osman Yalçın"ın, bu kritik patlayıcıyı neden "dışarı" çıkardığı, neden alışveriş torbaları gibi bunların araba bagajında taşındığı, nereye ve kimlere nakil halinde olduğu henüz belirlenmedi. Çünkü her "C-4 vakası" beraberinde bir esrar perdesi taşır.
*** Türkiye, "C-4 muamması" ile özellikle "Uğur Mumcu suikastı" vesilesiyle tanıştı. Onun öldüren patlayıcı olduğu gibi, adeta bir yığın sırrın da "kod adı" idi. Nitekim, soruşturmalarda "nedense", bu C- 4'ten, bir ara "Çek yapımı", bir ara "ABD yapımı" olarak söz edildi. C-4, elbette teröristlerin de eline geçmesi pek mümkün bir patlayıcıydı. Nitekim, 1983'te ABD'de mahkum olan Edwin P. Wilson'un suçu, 21 ton C-4'ü Libya'ya satmak ve oradan da teröristlerin eline ulaşmasını sağlamak olarak belirlenmişti. Lakin, 20 yıl sonra "Wilson davası"na ilişkin yeni muammalar ortaya çıktı. Kendisi 20 yıldır cezaevinde, 75 yaşında ve 52 yıla mahkum. Kimliği ise karışık: Bir denizci iken CIA ajanı oluyor, sonrasında da silah taciri. Bugün de, Filistinlilerin intihar saldırılarında, bazı El-Kaide eylemlerinde, çeşitli "terörizm" vakalarında C-4 sahne alıyor. Nitekim, geçen yılın sonlarında İzmir ve İstanbul'da da bazı operasyonlarda "PKK kaynaklı C-4'ler ele geçtiği" duyuruldu. "Muamma", bu ABD menşeli patlayıcıların Irak'tan nasıl elde edildiği, kaynağın askeri depo soyguncuları mı, terörist şebekeler mi, yoksa CIA veya Mossad gibi gizli servisler mi olduğuydu!
*** Ancak, "plastik C-4 muamması"nı yaratan; en azından teorik açıdan "çok sıkı kontrollere tabi bir askeri patlayıcı" olması. 2002 yılında Fransız ajansı AFP'ye konuşan C-4 imalatı uzmanı Mark Ribband, "Standart bir askeri patlayıcıdır ve ticareti çok dikkatli denetlenir. Hatta eroinden bile daha fazla denetlenir. Yine de, elbette her şeyin bir fiyatı vardır" diyordu. Endonezya Bali'deki El-Kaide imzalı patlamalarda C-4 kullanıldığının belirlenmesi üzerine, BBC'nin yorumu şuydu: "C-4'ler esas olarak ABD'de üretilir ve dünyanın her yerinde yine esas olarak askeri güçler tarafından kullanılır. Bu, teröristlerin Endonezya ordusu içinden yardım aldığını düşündürüyor."
*** İskoçya'nın Strathclyde Üniversitesi'nden bu konularda uzman profesör Brian Caddy, aslında bütün bunları yazmamın nedeni olan hususa dikkat çekiyor: "Patlayıcının izleri, imalatçıya kadar takip edilmeli. Hükümetlerin elinde imalatçıların listesi mevcut. Ve tekrar oradan başlayarak patlayıcının güzergahı takip edilmeli." Yani, bilinen "parayı takip et" formülünün, "patlayıcıyı takip et" haline uyarlanması. Bilebildiğimiz kadarıyla, "C-4 muamması"nın hem uluslararası, hem yerli, en kritik ve en çok "ihmal edilen", adeta üstü örtülen noktası burası: Çeşitli Hizbullah eylemleri de dahil, Türkiye'de bir çok karanlık olayda kullanılan "Amerikan yapımı, çok sıkı kontrole tabi ve askeri kullanım amaçlı C-4"lerin izini takip etmek. Her bir C-4'ün ilk çıkış, sonraki varış ve dağıtım ile kayıplara karışma halkalarını bulmak. Ciddi bir envanter denetimi yapabilmek. Üstünü örtmemek. Belki bu kez Kıbrıs'tan başlanır. Sahi, "astsubay Osman Yalçın" onları hava alsınlar, tebdil-i mekan olsun diye gezmeye mi çıkartmıştı? Herhalde açıklanır!
|