Tıpta bir 'mucize'nin raporlu öyküsü!
Ftipi cezaevleri meselesini, ölüm oruçlarını muhtemelen biliyorsunuz. Muhtemelen de, (belki istisnasınızdır ama), "teröristtir, ölmeye müstahaktır" diye düşünmüş de olabilirsiniz. Hele kendisi ölmeye yatmışsa! Devlet de, elbette böyle düşünenlerin, yani kaldırılmış "ölüm cezası"na mahkum olmadan ölenleri umursamayanların bulunduğu... Buna karşılık, tıbbi-hukuki çare kurumlarının da mevcut olduğu bir yapıya sahip(ti). Nitekim, yetersiz beslenmeyle "Wernicke Korsakoff" denen hastalığa yakalananlar, Adli Tıp yahut hastane raporlarıyla tespit ediliyor... 6 ay infaz erteleniyor, mahkumlar salınıyor, 6 ay sonra tekrar muayeneden geçiriliyor, bu hastalığın "iyileşmesi pek mümkün olmadığı için" Anayasa ve Cumhurbaşkanı devreye giriyor, bir çocuk kilosuna düşen, akli melekeleri tahrip olanlar affedilebiliyordu.
Bir süredir, yeni raporlarla hastalar birdenbire "iyileştirildi." Hoş, cezaevi koşullarından ev ve aile ortamına aktarmanın amacı zaten "daha iyi bakılmalarını, biraz olsun iyileşmelerini sağlamak"tı ama... "İyileşmesi pek mümkün olmayan bir hastalığın birdenbire raporla geçmesi"yle, "hastalar" yeniden "mahkum olmaya" başladı. Garip ama, özellikle iktidar değişikliğinin ardından! 34 yaşındaki Necati Önder de onlardan. Adli Tıp, 14 Ocak 2002 raporunda, "İleri derecede beslenme yetersizliğine bağlı genel durum bozukluğu, Wernicke Korsakoff Sendromu arızasının cezaevi koşullarında hayatı için kati tehlike tevlid eder nitelikte olduğu, infazının 6 ay tehiri gerektiği" diyor ve hasta 6 ay için tahliye ediliyor. Adli Tıp 10 Temmuz 2002 raporunda, "tespit-yakın hafızada ileri bozukluk, kognisyonda ileri bozukluk saptandığı, vak'a Wernicke Korsakoff Sendromu olarak değerlendirildiğine göre infazın tehirinin gerektiği" deniyor. 29 Ocak 2003'te yine Adli Tıp raporu: "Süisid (intihar) girişiminde bulundu- ğunu söylediği, tespit hafıza bozukluğu, izhar hafızasında ileri bozukluk, yakın hafıza bozukluğu, uzak hafızada yaygın laküner amnezi, kognisyon bozukluğu, organik psiko-sendrom saptandığı... Wernicke Korsakoff Sendromu'nun organik akıl hastalığı olması nedeniyle infazının tehiri gerektiği." 30 Nisan 2003'te, Osmaniye Devlet Hastanesi'nden bir rapor: "Wernicke Korsakoff Sendromu... Yüzde 60 işgücünü kaybetmiştir... Sakat ve malul aylığından yararlanır." Emsalleri gibi, aftan yararlanması için ailesi Cumhurbaşkanlığı'na başvuruyor. Adalet Bakanlığı, dilekçeyi, "eksikliklerin tamamlanarak iade edilmek üzere" başsavcılığa 16 Ekim 2003'te gönderiyor. Talep üzerine, İstanbul Tıp Nöroloji Anabilim Dalı 10 Kasım 2003'te nöropsikolojik muayene yapıyor: "Yer ve zaman oryantasyonunun bozulmuş olduğu... bellek süreçlerinin kayıt aşamasının ileri derece bozulmuş olduğu... hastada global kognitif bozulma."
Ve sıra geliyor "mucize"ye. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Baştabipliği, 14 Ocak 2004 raporunda, "nörolojik veya psikiyatrik hastalığının bulunmadığı tıbbi kanaatini" bildiriyor. Yani, "organik akıl hastalığı" birden iyileşiyor! Tüm raporların değerlendirilmesi gerekirken, tek sağlam raporuyla Önder yeniden cezaevine atılıyor. "Ben babayım, Evlat acısı dayanılır değil. Bir keresinde Necatimin tabutunu alacak oldum. 20 kiloyla verdiler yavrumu ellerime. Yanımızda, günde 5, 6 nöbet geçiriyor, kafasını duvarlara vuruyordu. Şimdi hapiste tek başına ne yapar. Oğlumun tabutunu almak istemiyorum" diyor, babası Süllü Önder. Siz ne derdiniz! En azından, ne hissederdiniz?
|