| |
Rektörler de ipleri germemeli
Yasa Meclis'ten geçti.. Cumhurbaşkanı'nın önüne gitti.. Yani anayasal süreç başladı.. Yasayı Meclis'e geri gönderirse AKP pozisyonunu yeniden belirleyecek.. Ne yapacağına karar verecek.. O güne kadar beklemek, ortamı yumuşatmak gerekmiyor mu? Türkiye yeteri kadar gerildi.. Piyasalar tepki verdi.. Herkes tedirginlik yaşadı.. Soruyorum.. Bu havanın sürmesi mi, dağılması mı Türkiye'nin yararına? Bu çerçeveden baktığımız zaman İstanbul'daki rektör yürüyüşüne bir anlam vermek mümkün değil.. Tabii ki üniversite hocaları tepkilerini dile getirsin, kamuoyu yaratmak için bütün demokratik haklarını kulansınlar ama zamanlama yanlış.. Yasa Meclis'e sevkedildiği zaman yürüselerdi.. Yasa Meclis'te görüşülürken, tartışılırken bu eylemi yapsalardı.. Bir hafta sonra ortaya çıkmanın anlamı ne? Ankara ve İzmir'de rektörler yürüdü, 'Biz tepki veremedik, duruşumuzu yansıtamadık' diye düşünüyor olabilirler.. Ama eylem tarihi de, yeri de, eylemin başındaki kişi de yanlış.. Neden mi? Bir ay önce 'Gerekirse yüzbin kişiyi şehit veririz, Yunanistan'ı da alırız' diyen kişi, bugün nasıl olur da demokratik ilkelerden söz edebilir? Söz etse bile inandırıcı olur mu? Eylem sırasında yoldan geçen bir vatandaş İ.Ü. Rektörü'ne laf attı.. 'Sen git Yunanistan'ı fethet' dedi.. Bir üniversite hocasının, bir bilim adamının duyacağı en son söz bu olmalı.. Rektör aldırmadı bile.. Çünkü bu söze muhatap olacak zemini kendi hazırladı.. Demokratik ve özerk bir üniversite olsa, öğretim üyeleri ayağa kalkar, o sözleri sarfeden rektörü koltuğunda tutmazlardı.. Sesleri bile çıkmadı.. Rektörlerinin savaş çığlıklarını duymazdan geldiler.. Çünkü duysalar, tepki verseler sıkıntılı günler yaşayacaklarını biliyorlardı.. Eylemin yeri de yanlıştı.. Rektörler eylem yeri olarak İstanbul Üniversitesi'ni seçerse, bir öğrenci çıkıp 'Bu mu demokratik ve özerk üniversite' diye sorduğunda cevap verebilirler mi? Veremezler.. Veremediler de.. Geçen hafta yaşadıklarımızdan herkesin çok önemli dersler çıkarması gerekiyor.. Toplum artık gergin günler yaşamak istemiyor.. Hemen tepki veriyor.. Siyasi çekişmelerin yaşanmadığı bir ortamın tek çıkış noktası olduğunu artık herkes biliyor.. Bu nedenle siyasal istikrara oy verdiler.. Siyasal istikrar bozulmasın diye iktidar partisinin oyunu yüzde 35'ten yüzde 42'ye çıkardılar.. Çünkü Türkiye'nin hala en önemli sorunu aş ve iş.. Bir kaç yıl daha birinci sıradaki sorun olmaya devam edecek.. Bütün anketler bunu doğruluyor.. Ne imam-hatip ne türban ne başka bir konu.. Herkes cebinin derdinde.. Toplumu geren, yatırım ortamının oluşmasını engelleyen, bu topluma en büyük kötülüğü yapar.. Çarklar dönmedikçe, insanlar evine ekmek götürmedikçe, mutlu olmadıkça, ne yaparsanız yapın boşa gider.. Hindistan örneği ortada..
|