Kokuşmuş modernliğin modernizasyonu
Bir pazar günü, kimi için manasız, yersiz, aşksız, çiçeksiz, böceksiz mevzulardır bunlar. Ölüm kokar, haksızlık kokar, bıkkınlık kokar, umursamazlık kokar. Umursamazlığın en katısı, bir halkın ortak aklını ve ortak vicdanını temsil etmesi gereken hükümetlerden, devletlerden yayılan kokudur. Kendi hükümetiniz ve devletiniz söz konusu ise, koku daha katlanılmazdır. Umursamamakla da sıyıramazsınız, birey olarak. Üstünüze, içinize siner. Hayatınız bir şekilde, bildiğiniz gibi, bildiğiniz ve umursadığınız kadarıyla sürer elbette. Ne gam! Lakin, koku baki kalır. 2004 yılının baharında, dünyanın en güçlü ve en saldırgan devletinin başı, yanı başınızdaki bir tarihi haksızlığı tescil ederken... Sizin devletinizin de bu pis kokuyu içine sindirmesi ve üzerinize püskürtmesiyle baki kalır.
"Stratejik ortak ve ezeli müttefik" saydığımız ABD'nin Başkanı... Silah aldığımız, tanklarımızın onarımını verdiğimiz, istihbarat alışverişine girdiğimiz İsrail'in Başbakanı ile ortak bir karara vardı. İsrail 7 bin 500 İsrailli yerleşimcinin bulunduğu Gazze'deki toprakları boşaltacak... Ancak, 240 bin yerleşimcinin oturtulduğu Batı Şeria'daki toprakları resmen kendisine katabilecekti. Ayrıca, 1948-49'da, İsrail devleti kurulurken, (eh kimine göre de "terör desteğinde kurulurken") topraklarından atılan ve dört bir köşeye dağılan Filistinli mültecilerin geri dönüşü gibi bir problem de gündemden çıkacaktı. Bush'un rakibi "demokrat Kerry"de, oy için buna sahip çıktı. Bunca yıldır çözüm doğurmamışsa da, uluslararası hukukun kabaca ne dediğine bir bakın: Birleşmiş Milletler kararlarına göre, Washington'da bu iki zatın kafalarınca paylaştırdığı toprakların adı "işgal altındaki topraklar"dır. Her ne kadar her türlü ABD yönetimi yığınla BM Güvenlik Konseyi girişimini İsrail adına veto etmişse de, ABD'nin resmi dili de buydu. Yine o kararlara göre, binlerce Filistinli, "topraklarından edilmiş mülteciler"dir. Bu iki zatın, bir kalemde silmek istedikleri, Filistinlilere "siz ne dersiniz?" diye sorma zahmetine bile katlanmadan gasp ve tecavüz ettikleri hukuk budur. Batı Şeria, İsrail'in "kurucu" toprağı bile değil, kuruluşundan 20 yıl sonra 1967 savaşında "işgal ettiği" topraklardır.
Bir pazar, özür dileyerek burunlarınıza ve oradan da kalplerinize hatırlatmak istediğim umursamazlık ve vicdansızlık kokusu, bunun karşısında, sizin hükümet ve devletinizin hiçbir şey olmamış gibi davranma teamülüdür. Bu öylesine acımasız ve pis bir denklemdir ki... Kitle imha silahları, El_Kaide'ye destek gibi yalanlarla, bir de Saddam'ın diktatörlüğünü sona erdirip "demokrasi, barış, özgürlük getirmek" gibi gerekçelerle Irak'ı istila ve işgal edenler, şimdi o ülkede de "İsrail sağının dili" ile konuşmaktadır. Yani, nasıl direnen Filistinli "terörist" ise, direnen Iraklı da "terörist"tir. El çabukluğuyla, Irak Filistinleştirilmiş, ABD İsrailleştirilmiş, Filistin Iraklaştırılmış, İsrail ABD'leştirilmiştir. İsrail'in dili ve eli, Irak'a da taşınmış, bir bıçak gibi saplanmıştır.
Koku, burnumuzun dibindeki koku, hükümetiyle, dışişleriyle ve genelkurmayıyla Ankara'nın bu mevzudaki tavırsızlığıdır. Sıkışmışlığıdır. Ürkekliğidir. "Halkları ezen tanklar"ın sahiplerine, milyonlarca dolar vererek kendi tanklarının modernizasyonunu emanet eden "kokuşmuş modernlik"in kokusudur. Bir pazar günü, baharın yumuşak kokuları arasında, lütfedip bunu da içinize, kalbinize çeker misiniz? "O tankları hemen geri alın" der misiniz!
|