Kullanırsan, iyidir
Bu ülkede olan iyi şeylerden biri. "Bilgi edinme hakkı"nı salt gazetecilere emanet olmaktan çıkaran, vatandaşa açan, kamuyu "bilgi vermeye" yükümlü kılan iyi bir şey. İsveç'te 1776'da bir yasa haline geldikten sonra, bugün yine de yalnızca 52 ülkede var olan bir hak. ABD'de bile, bağımsızlıktan neredeyse iki asır sonra, 1966'da ayrı yasa haline gelen hak. Kıymetini bilelim ama maalesef, sadece yasa çıktığı için müteşekkir kalmak yetmiyor. Kullanmak mesele. Yanda, Zübeyde Yalçın yasanın kıymetli noktalarını vurguluyor. İzninizle ben de şeytanın avukatlığını yapayım.
***
1.. Yasanın hayat bulabilmesi için, ciddi bir kültür değişimine ihtiyaç var. Devlette, vatandaşa bilgi vermeyi kabullenme ve her şeyi "sır" saymamaya dair değişim... Vatandaşta, bilgi almak, bilgiyi işinde kullanmak kadar, kamuyu denetlemek amacıyla da değerli bulmak yönünde bir sıçrama. 2.. "Sır", yine muğlak. "Devlet sırrı, gizlilik, ülkenin ekonomik çıkarları, istihbarat, özel hayat, ticari sır" gibi kavramlar açık tanımlanmadığı için, her an bahane ve gizlilik kültürüne yem olmaya müsait. 3.. Hakemlik üstlenecek 9 kişilik "Kurul", iki yüksek yargı üyesi, iki genel müdür, bir bakanlık temsilcisi ile kafadan 5-4 devlet çoğunluğuna sahip. Hepsinin hükümetçe tayini ve sekretaryanın hükümet olmasıyla, "devlete ait". 4.. Vatandaştan ne masraf isteneceği ciddi sorun. 15 günlük sürenin uzaması, oradan yargıya gidilme ihtimali, masraf ve vakit sorunu. 5.. Ciddi bir sorun da, kamunun bilgi verebilecek düzeyde nasıl örgütleneceği. Yeterli bütçe ve kadro meselesi. 6.. Ayrıca; sivil toplum örgütlerinin hazırlıksız, güçsüz, yetersiz olması. Yıllarca bu mücadeleyi vermiş, yetkinleşmiş örgütlerin bulunmaması. 7.. Bilgi almada yine büyük sorumluluğu olan medyanın, ne derece sebatkar, "masraftan kaçınmaz" ve zorlayıcı olabileceği de sorun.
***
Maddeleri, özellikle "örnek ülke" ABD ışığında da sıraladım: 1.. ABD'de 2002'de bilgi edinme başvurusu sayısı 2 milyon 393 bin. Yasa işliyor ama, kamunun direndiği, Clinton dönemindeki nispi açıklığa rağmen bu yönetimin bilgi saklama yanlısı olduğu belirtiliyor 2.. "Sır" tanımı ABD'de de muğlak bulunuyor. Yine de, bizde olmadığı kadar açık "ulusal güvenlik" tanımı mevcut: Askeri planlar, silahlar, ulusal güvenliğe dair bilimsel, teknolojik veriler, CIA kayıtları gibi. 3.. Bazı ülkelerde daha bağımsız hakem kurulları var. 4.. ABD'de bilgi hakkının kullanımı için yıllık harcama 260 milyon dolar. Nüfus başına 1 dolar. Ancak, yargı sürecine girdi mi, herkes masrafa katlanamıyor. 10 günlük cevap süresi ise yılları bulabiliyor. 5.. Her kamu kuruluşunda "Bilgi hakkı" birimleri var ABD'de. Yine de yetişemiyorlar. Bir çözüm, her açıklanabilir bilgiyi internet ortamına sunmak. Bizde? 6.. ABD'de bu işte uzman üniversiteler ve sivil toplum örgütleri ile kamu yararına hukuk birimleri çok sayıda. "Bilgiye Erişim Profesyonelleri" gibi örgütler, "Kamusal Vatandaş" gibi hukuk rehberleri ve "Ulusal Güvenlik Arşivi" gibi üniversite bünyesinde devleti didikleyen merkezler mevcut. 7.. Gazeteciler ve örgütleri sorumluluk üstleniyor. Yeni yasayı 2005'e erteleyen İngiltere'de bile, bir Guardian muhabiri, iki yıl uğra- şarak hükümetin gizlediği bir bilgiyi açıklatmayı başardı. (Ayrı bir yazı konusu!) Kısaca; bilgi bilenin, hakkı da kuşananın!
|