| |
|
|
Vatan hainleri, 2-3 yılda kahraman olabilir mi?
Düşünce düzeyinde kalması gereken tartışmaların, sonunda cıvıyıp, "Sen vatan hainisin" benzeri suçlamalara dayanması, günlük bir olay haline geldi. Özellikle "Kıbrıs'ta Çözüm"e ve "AB ile uyum"a ilişkin tartışmaların sonunda, "Sen zaten vatan hainisin" diye, "Altın Vuruş"u yaptığını zannedenlere sık sık rastlıyoruz. Geçmiş yıllarda bir internet sitesinde okuduğum Reha Çamuroğlu'nun bir makalesi vardı. Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Ordusu'ndan firar edenler "Asker Kaçağı" olarak idam edilmemek için, Ege'de dağlara çıkıp zeybek veya efe olurlar. Yol keserler, adam soyarlar, cinayet işlerler. Sonra Kurtuluş Savaşı'nda işgale karşı direniş başlayınca, bu zeybekler, Demirci Efe benzeri milis liderlere katılırlar... Bağımsızlık ve kurtuluş savaşımızın kahramanları olurlar. Neticede, Anadolu'da kanun dışılıktan kahramanlığa geçiş, 3-4 yıllık bir süreç içinde gerçekleşmiştir. Herkes, zamanın giderek hızlandığını zanneder. Oysa bizde zaman geçtikçe, bazı süreçler yavaşlıyor. Örneğin 1959-60 Londra-Zürih antlaşmaları ile Türkiye Cumhuriyeti'nin Kıbrıs üzerindeki hukuki haklarını kabul ettiren Adnan Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu, o günlerin kahramanlarıydılar. 1961'de bu iki politikacıyı devlet idam etti. Ama 1959-60 görüşmelerinde Kıbrıslı Türkler ve Rumlar adına bulunanlardan Denktaş ve Papadopulos, hala işbaşındalar. Ve 45 yıl sonra, Kıbrıs'ın çözümü için, yine tüm ilgili taraflar Zürih'e gidiyor. Burada biraz aklı olan, "Kim hain-kim vatansever" gibi arayışlara kapılmak yerine, "Bizim için çözümsüzlük mü çözümdür" sorusuna cevap aramalıdır. Türkiye'de de, Yunanistan'da da, aklı başında olan insanlar, yıllarca aynı konuya takıldı. Atina'ya her gittiğimde, "Kıbrıs'lılar bizi yönetiyor" diyen meslektaşlarıma, sık sık rastlardım. Girit'ten gelip Yunanistan'ı ele geçiren Venizelos'la, Kıbrıs'ın Makarios'unu karşılaştırırlardı. Ama 1980'de Avrupa Birliği'ne girdikten sonra, Yunanistan politikası Lefkoşa'dan ayrıldı ve yönünü Brüksel'e çevirdi. Bu Yunanistan için de, Kıbrıs için de, istikrar, refah, gelişmişlik demek oldu. Ama Türkiye hala, Kıbrıs'a endeksli bir iç ve dış politika ekseninde. Yerel seçim kampanyasında, oyları zaten dibe vurmuş olan muhalefet partileri, kent hizmetleri yerine Kıbrıs'tan söz ediyorlar. Annan Planı'na ilişkin çözüm arayışı, Türkiye'nin, 21'inci yüzyılını da Kıbrıs'a ipoteklememesi için bir fırsattır. "Kıbrıs Krizi"ni geride bırakırsak, Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan'la eşit şartlar içinde uluslararası rekabete girmek şansımız doğacaktır. Bunu göremeyip, hala "Çözümcüler vatan hainidir" diyenlere, zeka testi uygulamak gerekir.
|