| |
|
|
Bu da yüz yüze ihbar!..
26 yaşında genç bir kadın. Adı Sibel Dolunay. Daha önce Küçükyalı Çocuk Yuvası'nda kalmış. 7 yaşında girdiği yuvadan, 14 yaşında çıkıp evlerde temizliğe giden annesinin yanına dönmüş. Ev koşulları son derece elverişsizmiş ama; "Yuva dedikleri yer de dayanılır gibi değildi" diyor. Ağlayarak Ardından da ağlayarak bakın neler neler anlatıyor bu genç hanım: "Okulda içki içen, sarhoş hallerde gezen öğretmenlerden tutun da, ellerinde hortumla dolaşıp hepimizi dakikalarca döven yöneticilere kadar çok idareci vardı. Biz okul müdürüne hortumla dayak yediğimizi söyleyince hem bize hem de o hocaya döner: "Allah hortumuna da sana da zeval vermesin. Sen olmasan biz bu hayvanlar sürüsüyle nasıl başa çıkarız?" diye onu yüreklendirirdi. Yuvayı mesken edenler Ben kel kafalı 30 kilo filan bir kızdım. Bu nedenle taciz edilmeye layık(!) görülmedim hiç. Ama arkadaşlarımın çoğu gözümün önünde bu tarz istenmeyen davranışlarla karşılaşırdı. Kira vermemek için yurdu gizlice ikâmet olarak kullanan. Tüm ihtiyaçlarını yurdun imkânlarından sağlayan. Teftiş öncesi bu evleri bize temizlettirip; 'sakın burada oturduğumuzu söylemeyin. Buralarda da çocuklar kalıyor deyin' diye tembihler, karşı çıkanı çok fena yaparlardı. Teselli edenler Aklınıza orada sadece kötü hocalar, kötü durumlar olduğu gelmesin. Adını sevgiyle andığım Turan Ziya Koçer, Vildan Ocak ve etüt öğretmenimiz Gönül Hanım sanki gerçek anne-baba gibiydiler bize. Ama memur oldukları için onlar da bu kötü insanlara bir şey yapamıyor, sadece bizi sevgiyle kucaklayıp, teselli ediyorlardı...
|