| |
|
|
Genç iletişimciler pek yaman
Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden hoş bir davet almıştım. "Kardeşleri Savaş ağabeyleriyle sohbet etmek, dertleşmek hatta tartışmak istiyor. Çayın hazır. Bekliyoruz" demişlerdi. Bu davete icabet edilmez mi, hemen ayarladık, gün saat tayin ettik ve buluştuk. Hemen söylemeliyim ki depremde ağır darbe almalarına rağmen morallerinde en ufak bir çatlama olmamış gençlerin. Aksine bahçeler, binalar, yollar dolusu yüzlerce öğrencinin gözleri ışık içinde parıldıyor. Onlar birlik ve beraberliğin, imece ruhun neleri nasıl başaracağını gencanlı çağlarında öğrenmişler.
Katılım çağrıları... Acılarla, yoksunlukla, zorlukla olgunlaşmışlar bir nevi. Bahçe kenarlarına kurdukları mütevazı ama keyfengiz standlarda tiyatro kulübüne, fotoğrafçılığa, sinemacılığa ve daha pek çok meşgaleye dair katılım çağrıları yapıyorlar. Ayaküstü konuşmalarda tüm müstakbel meslektaşlarımız paket program ve projeler için çekim stüdyosu, basılı materyal hazırlıkları için masaüstü yayıncılık odası, görsel malzeme hazırlamaya uygun fotoğraf laboratuvarı, bilgisayar odası ve teknik sınıfları olduğundan dem vuruyorlar gururla...
Gerek aleyhime gerek?.. Konferans için o genç iletişimcilerle buluşma faslına gelince. Temiz pak, derli toplu bir salon. Şükür ki "reyting" iyi. Salon hınca hınç dolu. Ayakta kalmak pahasına dinlemeye, söyleşmeye gelenler kıvanç veriyor insana. Ve etkinlik gençlerin hazırladığı bir giriş bantıyla açılıyor. Hakkımda sorular sormuşlar herkeslere. Kamera açıları, soru tarzı, mikrofon kontrolü, kurgu, müzik fevkalade. Yanıtlar mı; He he hee!.. Onlar merhum Selahattin Pınar'ın şarkısı gibi; "Gerek aleyhime gerek lehime..."
Birikimli ve duyarlı Ardından; öğrencileriyle fakülte dekanı olmaktan çok üst sınıf abisi tadında bir iletişim kurmuş olan Prof. Dr. Hasret Çomak çıkıp kısaca anlatıyor meramını. Göğsünü gere gere "yıkılmadık ayaktayız" tadında moral verici sözlerle yüreklendiriyor genç kardeşleri. Ardından da "geleceğin mesleği" diye nitelediği iletişim alanında büyük başarılara imza atacak yetenekli, birikimli, duyarlı, adil, vizyonu geniş insan unsurları yetiştirmek için verdikleri uğraşı anlatıyor aynı coşkuyla. Hoca konuşurken, gençlerin gözleri yüzleri parlıyor...
Sorular adamı paralar!.. Ardından sıra bana geliyor ve yandım Allaaah!.. Art arda patlıyor terletici sorular. İçimde "bunların neresi amatör, neresi öğrenci yahu?" lafları voltalıyor. Al herhangi birini, en kral program için işe gönder, karşısındaki ister bakan olsun ister başbakan, iki dakikada bunaltırlar adamı ki öyle böyle değil.
Şaka yapmıyorum 2 saat nasıl da tez geçiyor anlamıyorum bile. Temiz toplum, temiz medyadan tutun da, magazinleşen haberciliğe; toplumun yön ve eğiliminde medyanın ağır rolünden, gazete ve televizyonculuğun ameliyat masasına yatırılmasına; bin yığın muhabbet kuruluyor aramızda. Sonunda kavilleşiyoruz genç meslektaş adaylarıyla. Ara sıra ben onlara gidip bir şeyler öğreneceğim. Bazı bazı da onlar gelip bize bir şeyler öğretecek. Şaka ya da kinaye mi yapıyorum sandınız? Yoo!.. Essahtan söylüyorum. "Onlarla karşılaşmadan inanmam" diyorsanız ne ala. Ama bu yüz yüze deneyim, size acı patlar peşin peşin bildiriyorum...
|