| |
Türbanı Beyaz Saray çözdü...
Amerika'nın nasıl bir Ortadoğu istediği uzun zamandır belli... Müslümanlığın demokratikleştirildiği, Vahabi'liğin tasfiye edildiği, insan haklarına, demokrasiye ve piyasaya dayalı, Sovyet topraklarındaki Türki ülkeleri de kapsayan koca bir Ortadoğu. Türkiye bu hedeflere yaklaştığı oranda bölgede "örnek ülke" olacak, uzaklaştıkça şansını yitirecek.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın gezisindeki en önemli mesaj, Emine Erdoğan ile Laura Bush buluşmasında verildi. Gezinin en etkin mesajının verildiği anı gazeteler şöyle yansıttı: "Çay, kahve ve meyve suyunun ikram edildiği görüşme sırasında beklenmedik bir biçimde kapı açılarak, Başkan Bush 'sürpriz' diyerek içeri girdi.
Emine Erdoğan'a büyük yakınlık gösteren Bush odadaki tüm eşlerle sohbet etti. Bush'un, Emine Erdoğan'a 'gelip sizlere merhaba demek istedim. Eşim de sizi ağırlamak konusunda oldukça heyecanlıydı. Hazirandaki NATO Zirvesi'ne gelirken, eşimi de getireceğim,' dediği öğrenildi." Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Çankaya'ya sokmadığı başbakanın eşi Beyaz Saray'da en üst düzeyde kabul görüyorsa, bundan daha net bir mesaj olabilir mi?
Bizdeki "köktendevletçi" yasaklar, boomerang gibi geri dönüyor. Beyaz Saray, Türkiye'deki demokratik hakları dışlayan laikçi tavrı zarif bir jestle kınıyor. Ayrıca, hazirandaki NATO zirvesine yollama yaparak, bu konudaki tavrını ısrarlı bir hale getiriyor. Tercihi başını örtmek olan bir kadına yapılan nezaketsizlik Beyaz Saray'ın rövanşına takılıyor.
*** Türkiye'deki "türban" tartışması, "Cumhuriyetçiler" ile "demokratlar" arasındaki büyük farkı ortaya çıkaran en keskin örneklerden biridir... Demokratlar için esas olan, bireyin temel hak ve özgürlükleridir. Rejimin karakterini de bu temel hak ve özgürlükler belirler. Çoğunluğun yapacaklarının sınırını da... Cumhuriyetçiler, Türkiye'deki olaylara "cami cemaati" ile "kışla cemaati" arasındaki çekişmeler anlayışıyla yaklaşırlar...
Onlar için esas, askeriyenin yürüttüğü mantıktır. Askeriyenin nafile bir çaba olan türbanı toplumdan sürüp atma ihtirası cumhuriyetçilerden destek bulur. Demokratlar için ise türban sorunundaki çözüm, kamu adına "hizmet verenlerin" simgeler taşımaması ama kamudan "hizmet alanın" bireysel özgürlüğünü istediği gibi kullanmasıdır. Ne var ki, Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmek isteyen ABD bile özgürlükler konusunda bizim militarist yaklaşımdan çok ileride.
*** Erdoğan'ın gezisinden çıkarılacak en net mesajlar türban ve Kıbrıs konusunda geldi. Demokrasi ile çelişen statükocu bir askeri zihniyetin Kıbrıs konusunda da, türban konusunda olduğu gibi devre dışı bırakıldığı görüldü. Kıbrıs'ı Annan Planı etrafında çözerek, hem KKTC halkının hem de Türkiye'nin AB üyeliğinin önünü açacak bir çözüme ABD büyük destek verirken, Kıbrıs sorununu bahane ederek rejimin demokratikleşmesini bıçaklamak isteyenlere de gereken mesajı gönderdi.
Nitekim, 28 Ocak tarihli New-York Times'in başyazısı şöyle bitiyordu: "Türk generaller, Türkiye'nin Batı yanlısı yönelimlerinin güçlü destekçileri olduklarını iddia ediyorlar. Erdoğan'ın Kıbrıs diplomasisinin arkasında durarak Türkiye'nin AB adaylığını ileriye götürebilirler. Yanı sıra Erdoğan'ın Batı tarzı demokrasiye yaklaşma çabalarına da güçlü destek vermeliler. Amerika'nın Erdoğan'ın başarısından büyük çıkarı var." 1960'lı yıllarda Türkiye'de anti-Amerikan gösteriler büyürken, askeriye bu gösterilere tavır aldı.
Türkiye İşçi Partisi'ne linç tertipleri bu nedenle düzenlendi. Şimdi ise 2004'deyiz... Amerika, ülkelerin sivilleşmesini, demokratikleşmesini, insan haklarına, demokrasiye, piyasa kurallarına dayanarak gelişmesini öngörüyor. 1960'lar ile 2000'li yıllar arasındaki bu büyük farklılaşmanın ekonomik nedenleri var tabii... Ve, biz 1960'ta Amerikancı olanların şimdi Amerikan düşmanı olduğunu görüyoruz.
*** Tüm okurların Kurban Bayramı'nı kutlar sağlık, mutluluk, başarı ve huzur dilerim.
|