Merkezsiz güç
Stratejik analizlerde kullanılan genel-geçer şemalardan biri, güç ilişkilerinin "Atlantik'ten Pasifik'e" doğru kayma eğilimi içinde olduğu yönündedir. Geçen yüzyılın kaderini tamamen belirleyen Transatlantik merkezli güç ilişkilerinin en büyük rakibi olarak Pasifik'te yükselen yeni bir güç odağı oluştu. Bu analiz kimileri için önümüzdeki yüzyılın kaderini şekillendirecek güç ilişkilerinin Pasifik merkezli olacağı anlamına gelir. Ucuz işgücüne dayalı üretim ve teknoloji geliştirme özellikleriyle Pasifik'in yükselen bir "ticari güç" haline geldiği açıktır. Pasifik'te birden çok noktada cazibe merkezleri var ve bu merkezler, kendi yeni ticari uydularını/havzalarını oluşturma konusunda "dinamik" bir biçimde ilerliyorlar. Fakat tüm bunlara bakarak, güç ilişkilerinin şekillenmesindeki ana eksenin Transatlantik'ten Pasifik'e doğru kaydığını belirlemek ne derece mümkündür? Bugün Atlantik eksenli ticaret ve teknolojiyi besleyen üretim zeminlerinin Pasifik'te yoğunlaşması kaydedilse bile, bu, tek başına güç ilişkilerini belirleyici bir faktör olarak değerlendirilebilir mi? H H H Öncelikle, güç ilişkilerinin yüzyıla damgasını vuracak boyuta ulaşması için gereken birkaç faktör var. Belli bir havzadaki güç odaklarını birbirine bağlayan ve birbiri ile ilişkilendiren stratejik dili oluşturan bir siyasi değerler sisteminin var olması gerekiyor. Ayrıca bu siyasi değerler temelinde, stratejik dile liderlik eden önde gelen bir gücün varlığı şart. Öte yandan böylesi bir birliğin "küresel düzen"e dönük bir projesinin var olması, bu projeyi tabii duruşu ile temsil etmesi söz konusu olmalıdır. Atlantik merkezli bakıldığı zaman, demokrasi, hukuk devleti ve piyasa ekonomisi bir siyasi değerler temelidir. Bu siyasi değerler üzerinden işleyen stratejik dil, Batı güç sistemini oluşturmaktadır. Sistemin önde gelen taşıyıcısı ABD'dir. Tüm bunların toplamı doğal biçimde "küresel düzen"e dönük bir tutumu ifade etmektedir. H H H Bu ölçülerle Pasifik'e bakıldığı zaman, karşımıza son derece "gevşek bir sistem" çıkmaktadır. Varlığını dikkate almayı zorunlu kılacak kadar "görünür", ama kendisine bir "güç sistemi" olma sıfatı atfedilme bakımından "gevşek" bir ağdır bu. Pasifik'i kendi içinde bütünleyen bir siyasi değerler sistemi yoktur. Böyle olunca, çeşitli güç merkezlerini topyekun bir "stratejik varlık"olarak tanımlamak zordur. Ayrıca Pasifik'te var olan güç ve cazibe merkezlerine önderlik edebilecek bir önde gelen odak da yoktur. En kayda değer güç odağı olan Çin'in böyle bir refleks ürettiği görülmedi. "Çin" kelimesinin Çince'de "dünyanın merkezi" anlamına gelmesi bile, Çin'in "stratejik genetiği" itibariyle küresel düzeyde etkinlik üretecek bir projeyi çekip çevirmede öncülük edemeyeceğini gösteriyor. Dolayısıyla, Pasifik, yükselen bir ticari güç olmasına rağmen, "küresel düzen"e etki edecek öncü bir "proje"nin adresi olarak tanımlanamaz henüz. Yüzyılı şekillendirecek güç ilişkilerinin Atlantik'ten Pasifik'e kaydığı yönündeki analiz, bir gerçeğe değil, güçlü ipuçlarına işaret etmektedir sadece... Pasifik, bir güç olarak görünürleşmektedir ama Atlantik'le mukayese edilebilecek bir "pax" olduğu anlamında değildir bu. Atlantik bir "pax"tır, Pasifik ise "pax"ın bir alt basamağı olan "merkezsiz güç" konumundadır.
|