Tarlanızdaki filler!
İnci Döndaş, yanda bir dünya devinin "şeker" macerasını tüm yönleriyle aktarıyor. Öyle bir dünya ki, cüceler devlerle dansa davet ediliyor. Keyifli bir armoniye ayak uyduracağınızı sanıyorsunuz; önce ayağınızda bir acı, sonra... Midenize oturuyor.
*** Müziğe kulak verirsek.. 90 milyon dolarlık yabancı sermaye, teknoloji, üretim artışı, üründe ucuzluk, tarımın sanayileşmesi, belki ihracat pazarları, kravatlı-lacili yerli yabancı seçkinler, Bush'un bile ricacı olması filan. Kulağa hoş geliyor.
Ama bu orkestrasyon, şu yakıcı gündemle yürüyor: . Büyük gıda ve bio-kimya şirketleri, IMF, Dünya Ticaret Örgütü, GATT gibi uluslararası şefler, serbest ticaret adına, tarımsal desteklerin kaldırılmasını, gümrüklerin, kotaların açılmasını, yani "deregülasyon" talep ediyor. Pardon, baskı yapıyor. . Boyun eğiyorsunuz. Üreticiniz gübreyi daha pahalı alıyor, destekleri yitiriyor, borçlanıyor, pahalı üretiyor, rekabette zayıflıyor. . Cargill, ADM gibi dünya devleri, yerkürenin her yanında yerli halklardan, topraktan derledikleri tohumları mülkiyetlerine geçiriyor, patent tahakkümlerine alıyor, size, sizin tohumunuzu tekelci ambalajla satıyor. .
Tarım arazileri fabrikalara açılıyor; ihtiyaca değil büyük alıcıların cüzdan ve ağız tadına uygun üretime itiliyor, tarım ürünü ihracatçısı çok ülkede bile açlık baş gösteriyor. . Çiftçi topraksızlaşıyor, toprak insandan kopuyor, duygu ve hayat bağı kayboluyor, göçler, işsizlik, yetersiz beslenme dalgası büyüyor. . Dev firmalar sermaye ve teknolojiyle geliştirdikleri suni ve genetik ürünlerle üreticileri vuruyor. Genetik mühendisliği eseri mısırlar, soyalar, pamuklar, dampingle doğayı eziyor. .
Aralarındaki anlaşmalarla kartelleşenlere teslim olan üretici, onlardan aldığı tohum, gübre ve ilaçlarla onlar için ucuz-yoğun üretime koyuluyor. Genetik kirlenmeyle toprak zehirleniyor. Ürün çeşitliliği tükeniyor. Çevre, mesela Cargill'in ABD'de "Toksik şirketler" listesine girişi gibi, kirletiliyor. Ucuz ve bol ürün maskesi ardında, market rafları çeşitlenirken; tüketici, lezzet ve doğal gıda yerine risk yiyip içiyor. .
Sözde hayırseverlik diye cilalanan gıda yardımları bile genetik olarak oynanmış ürünlerle yapılıyor; üretim fazlaları, aç bedenlere zehir-kar-alışkanlık olarak zerk ediliyor. . Bu firmalar, devletlerin üstünde baskı kuruyor. Bush'lar başbakanınızdan kota artırımı istiyor. Ülkelerin, halkların, doğanın kaderiyle oynanıyor.
*** Bunların manasını, Meksika mısırının ölümünde, Endonezya'nın yakılan ormanlarında, Etiyopya'nın açlık cehennemi oluşunda, Fildişi Sahili'nde Cargill gibi firmalara kakao üretiminde harcanan çocuklara, Hintli çiftçilerin ölümüne direnişinde de bulabilirsiniz.
Avrupa Birliği ve Japonya'nın, hatta Tayland ile Kore'nin neden genetik ürünlere kapıyı kapadığını, ABD'nin AB'den neden nefret ettiğini, elde kalan genetik mısırların hangi ülkelere kakalandığını tahmin edebilirsiniz. Hint fizikçi ve çevreci Vandana Şiva'nın neden "Çalınan Hasat: Küresel Gıda Üretiminin Kaçırılması" ya da ABD'li Brewster Keen'in neden "Görünmez Dev: Cargill ve Uluslararası Stratejileri" başlıklı kitaplar yazdığını da merak edebilirsiniz. Dans ettiğiniz şık devler, züccaciye dükkanınızdaki fillerdir!
Not: Cargill'in web sitesinde iki adet "Cargill Turkey" var. Parantez içinde, birinde "poultry" yani "kümes hayvanı", diğerinde "country" yani "ülke" yazıyor. Biz neyiz sahi! Nasıl bir "try" olma çabasındayız?
|