Gerilime 'CE' standardı...
GİRMEYİ bekleye duralım, Avrupa Birliği çeşitli ölçüleriyle nüfuz ediyor. Demokratikleşme şartlarını, gerilimlerini biliyoruz. Az bilinenlerden biri, yandaki sütunlarda Nevzat Atal'ın ayrıntılı yazdığı gibi, çeşitli mal ve araçlara "CE" şartı.
*** Şu sıra keskin budamalardan dolayı yoğun siyasi-toplumsal tartışmaların odağı da olsa, Avrupa geleneğinin en önemli unsurlarından biri "Refah devleti." Anayasamızdaki "sosyal devlet" iddiasının kaynağı olan, ancak ne beyinlerin, ne yüreklerin, ne kaynakların yettiği, eh "piyasa koşulları"nın da sinir olduğu "Refah devleti", Avrupa tarihinin kanlıcanlı bir sahnesi. Oraya "hadi devlet iyi kalpli olsun" diye gelinmedi; basbayağı, şimdi adı bile anılmaktan imtina edilen "sınıf mücadeleleri" yle, toplumsal devrim ve reformlarla ulaşıldı. O devlet, vatandaşların ortak yararına veya içlerinde en zor durumda olanların lehine "piyasaya müdahale eden" devlettir. Lehlerine kıyaklar hariç, kimilerinin küfür saydığı "piyasaya müdahale." Vatandaşın "tüketici" olarak korunmasına, sağlığının, hayatının risklerden arındırılmasına dönük her ölçü de aslında bunun uzantısıdır. Ancak nedense, "kaliteli mal" için piyasaya müdahale daha makul gelir de, "insanca hayat" adına piyasaya müdahale hep yük sayılır! Kötü üretilmiş elektrik malzemesi yüzünden hayatınızın risk altında kalmasına karşı "standart" konması mantıklı sayılırken... Çeşitli koşullar yüzünden kötü başlamış ya da kötüleşmiş insan hayatı için devletin müdahalesinin mantıksız addedilmesi gibi.
*** Sosyal devlet standartları elbette toplumsal mücadele mevzuudur; ilerler yahut geriler. Diğerleri ise, "CE" şartında olduğu gibi, "aklı başında piyasa" adına, bir hükümle yerleşir, daha AB'ye giremeden, size ölçü koyar: Vatandaşın "demokratik hakları"nın asgari ölçüleri gibi, malların asgari standartları. Demokrasi macerası epeyce kekeme olan Türkiye'nin, sınai-ticari yolculuğu da, tüm gelişmişliklere rağmen, kakalamalarla doludur. Bugünün büyük üreticilerinin çoğunun "başarı" tarihçelerinde, "kakalama rantı" gizli ama müstesna bir yer tutar. Bu, "büyüyen Türkiye ahalisi"nin, mala açlık, tüketime koşu, ihtiyaç, imkanimkansızlık fırtınaları içinde, "sermaye birikimi, sınai gelişme, istihdam"a ve elbette kişisel-ailesel servetlere, tükete tükete akıttığı devasa bir kaynaktır. Helali hoş olsun! Büyükler, büyümelerinin bir evresinde, burjuvalaştıktan, medenileştikten, küreselleştikten sonra, "kaliteli, güvenceli üretim" çağına da hiç olmazsa adım atmışlar... Küçükler ise, onların sermaye birikimi modellerinin "kalitesiz, güvencesiz mal" dönemlerini mecburen daha geç idrak etmişlerdir. Cehalet, cüret, mecburiyet gibi toplumsal şartların yanı sıra, işte bu yüzden, "tüketirken, kullanırken, üretirken", evde ya da işyerinde "kazaya kurban gitmek", ölüm-yaralanma sebeplerimizde ağırlıklı bir yer tutar. O yüzden, belki, "CE" gibi pahalı ölçüler, sıkça ucuz kılınan hayatımıza "bir değer" katar.
*** Lâkin, "CE" listesine bakınca, "alçak gerilim cihazları, sıcak su kazanları, basit basınçlı kaplar, sivil kullanım patlayıcıları" gördüm ki, şu sıralarda çok ısınan "Ankara gerilimi"ne atfen, kasten yazılmış olduğundan şüphe ettim. Düşünsenize: "Gerilim, kazan, basınç, sivil" ve Avrupa standartları! Avrupa'nın A'sı, Birliğin B'si, CE'nin C'si, Demokrasinin D'si, Emir-komutanın E'si diye giden bir alfabeniz varsa, şüpheniz de vardır.
|