İşte Saddam'ın ilk sorgusu (2)
-Oturun. Dün kaldığımız yerden devam edelim. -ABD'nin Kürtler'i ayaklandırması yüzünden İran Şahı ile anlaşmak ve Şattü'l Arap su yolunu İran'a bırakmak zorunda kalmıştık. Fakat ABD, 1972'de petrolü millileştirmeye girişen General El Bekir'e pek güvenmiyordu. Güven kazanmak için 1978'de komünistleri hükümet ortaklığından uzaklaştırdık ve hem onlara karşı, hem Baas içi temizlik başlattık. Özellikle 31 idamla Washington'a bir nevi selam gönderdik.
-ABD anlayış göstermeye başladı mı? -Hemen değil. Kendime general unvanı vermiştim ve artık El Bekir'i tasfiye edip başa geçmek istiyordum. Fakat partide bunu istemeyenler vardı. O sırada İran Devrimi ilaç gibi geldi.
-Nasıl yani? -1979'da İran'da ABD yanlısı Şah devrildi, İslamcılar ve sonradan temizleyecekleri komünistler iktidara yürüdü. ABD paniğe kapıldı. Bu fırtına bana yaradı. El Bekir'i devirdim, başa geçtim ve muhtemel muhalifleri ortadan kaldırdım.
-ABD'nin tepkisi ne oldu? -Hiç. Teşvik desem yalan olmaz. ABD'nin İran'ı kaybına karşılık ben bölgede, petrol açısından yeni kapı açmış oldum. Zaten ABD'de Sovyet paranoyası vardı. İran'ın da Sovyetler'e yaklaşacağını düşünüyorlardı. Ayrıca, Irak'ta Şiiler'in de İran'ı izlemesinden korkmuşlardı.
-Ne yaptılar? -ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Brzezinski, 5 yıl önce İran'a vermemiz için zorladıkları Şattü'l Arap'ı geri almamız için İran'a saldırmaya teşvik etti. 17 Eylül 1980'de anlaşmayı tanımadığımızı ilan ettim. Ardından saldırdık.
-Silahlarınız nereden geliyordu? -(Kahkaha atarak) Komikti. Bizde Sovyet yapımı, İran'da ise Şah'tan kalma ABD silahları vardı. Oysa, biz şimdi ABD'ye yakın oluvermiştik. Fakat Irak hala ABD'nin "terörizmi destekleyen ülkeler" listesindeydi.
-Bu durum değişti mi? -Hem de nasıl. Başkan Reagan 1982'de bizi terör listesinden çıkarttı. Tam savaş aleyhimize geliştiği sırada. ABD yardımı ve silah ithalatımız resmen başladı. Hatta, Reagan'ın özel temsilcisi bana bir çift altın kovboy mahmuzu getirdi, Başkan'dan hediye.
-Kimdi temsilci? -Donald Rumsfeld (gülüyor). -Yani? -Yanisi şu; şimdi beni yakalatan ABD Savunma Bakanı'nın ta kendisi. Bağdat'a geldi, bana "Mistır Prezidınt" diye iltifat yağdırdı. Bir yıl sonra yine geldi zaten. Bizim Tarık Aziz'le görüştü.
-O sırada İran'a karşı kimyasal silah kullandığınız doğru mu? -Vallah doğru. İşin tuhafı, ABD Dışişleri de tespit etmişti kimyasal kullandığımızı. Birleşmiş Milletler de. Ama ABD yönetimi hasıraltı etti. Şimdi Irak'ta kimyasal silah aratan Rumsfeld'in ikinci gelişi bu tespitlerden bir hafta sonradır. Tarık Aziz de Washington'a gitti. Reagan Beyaz Saray'da kabul etti. İkisinin baş başa, şömine önündeki fotoğrafı Beyaz Saray arşivinde bulunur.
-Kimyasal silahı kendiniz mi üretiyordunuz? -Nasıl becerelim! En fazla montaj yapıyorduk. Çoğu malzeme ABD Tarım Bakanlığı izniyle geldi. Maryland'da bir firma biyolojik silah malzemesi sağlıyordu. Almanlar'dan, Fransızlar'dan, İngilizler'den de alıyorduk. Hem malzeme, hem işin tekniğini. İngiliz kamu firması Porton Down şarbon sağlamıştı. ABD Export-Import bankası da finanse ediyordu bizi.
-Başka destek oldu mu? -İlginç olan, ABD yönetimi, Kongre'den gizleyerek İran'a da silah satıp parasını Nikaragua yönetimini devirmek için örgütlediği kontr-gerillalara aktarıyordu. Kissinger, "En iyisi birbirlerini öldürmeleri" demişti. Bir kıyak daha yaptılar. CIA, Suudi Awacs'larından aldığı İran istihbaratını bize verdi. Şubat 1988'de CIA ve ABD Savunma İstihbaratı İran radarlarını üç gün körleştirdi ve biz Fao Adası'na saldırdık o sayede. Bitkinim. Yarın devam etsek.
Not: Dünkü gibi, sorgu hayali, cevaplar ise pek açık edilmeyen tarihi kayıtlardır.
|