İndirimin ardındaki bindirim
ENFLASYON son 28 yılın en düşük seviyesine indi. Toptan Eşya Endeksi'nde yüzde 13.9, Tüketici Fiyat Endeksi'nde de yüzde 18.4 oranını 1970'li yılların sonunda doğmuş bir kişi bugüne kadar görmemişti. Rakamlar bunu gösterse de çevremizde hep aynı sözü duyar olduk: "Enflasyon indiyse, neden biz hissetmiyoruz?" Ekonomik açısından bakıldığında enflasyon, fiyatlardaki artış hızı olarak tanımlanıyor. Enflasyon ateşinin, fiyatlar üzerindeki etkisinin daha az hissedilir duruma gelmesi gerekiyor. Oysa, şu an piyasaya bakıldığında bunu tam olarak görmek olası değil. Nedenlerine gelince.. Maaşlar ve ücretler, hedef enflasyona göre ayarlandı. Dar ve sabit gelirlilerin satın alma gücü artırılmadı. Bu arada, fiyatı inecek beklentisiyle mala olan akın durdu.
İndirimin kontrolü Ancak enflasyon düşüş hızı piyasaya yeterince yansımadı. Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanı Ömer Demir'in verdiği şu örnek bu durumu gayet iyi özetliyor: "Gürültülü bir ortamdan çıktığınızda kulaklarınızdaki uğultu devam eder. Enflasyon da böyle. Fiyat artış hızı yavaşlıyor, ancak yine de fiyat artışı devam ediyor. Yani enflasyonun uğultusu sürüyor..." Uğultunun ne kadar süreyle devam edeceğine gelince.. Enflasyonun iniş hızının sürekliliği; serbest piyasa şartları içinde yapılacak denetim, yurttaşların mal alımında göstereceği davranış ve piyasanın direncine paralel gidecek. Son günlerin modası "indirimli, sıfır faizli ve vadeli satışlara" karşı gösterilecek ilgiyle doğru orantılı olacak. İndirimli ve sıfır faizli vadeli satışlara gösterilecek itibar, enflasyon düşüşünün piyasaya yansımasını doğrudan etkileyecek. Konuyu biraz daha açmak gerekirse.. Enflasyonun yüksek olduğu ortamda piyasa, fiyatları istediği gibi belirleyebiliyor, her türlü verimsizliğini bu fiyatların içinde gizliyordu. Ücret ve maaşların enflasyona göre ayarlanıp iç talebin kısılması karşısında, piyasa, "indirim" adı altında ustaca fiyat ayarlama operasyonuna yöneldi. Aslında, indirim yapıldığı söylenirken, bindirim gerçekleştirildi. Eski rahatlığıyla fiyatlama alışkanlığını sürdüremeyen piyasa, enflasyon hızındaki gerilemeyle orantılı fiyat indirimini frenlemenin yöntemini de buldu. Enflasyon lobisi tekrar iş başına döndü. Her gün indirim, sıfır faizli satış, kredi kartı ile alışverişe 8 taksit sloganları ile raconunu devam ettirmeyi başardı. Eğer hükümet enflasyon ateşinin düşüşünü halkın cebine de gerçek anlamda yansıtmak istiyorsa yapılacak iş belli. İndirimli ve vadeli satış kisvesi altındaki fiyat oyunlarına dur demek için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na büyük görev düşüyor. Çünkü, indirimli satışların hangi dönemde nasıl yapılacağına ilişkin düzenleme yetkisi Sanayi Bakanlığı'nda bulunuyor. Hatta buna ilişkin yönetmelik de bulunuyor. Denetimi ise Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'ne bağlı odalar tarafından yapılıyor. Odaların bu kontrolleri hangi oranda yaptıkları da mağazaların vitrinlerine ayda bir asılan indirim yaftalarından anlaşılıyor. Oysa, yönetmelik gereği indirimlerin mevsim geçişleri, özel günler ve tasfiye halinde gerçekleşmesi gerekiyor. Kim ne derse desin, odalar bu denetim görevini tam anlamıyla yerine getiremiyor. Ayrıca, "sıfır faizli uzun vadeli fiyat veya kredi kartına vadeli satış" işlemine yönelik de ne yasa, ne de yönetmelik bulunuyor. Sanayi Bakanlığı, bu konudaki düzenlemesini son 7 yıldır gündeme getirip, gelen tepkilerden çekinip her defasında geri adım atıyor.
Ceplerdeki ateş Nitekim, eski Sanayi Bakanı Yalım Erez'in dünkü sohbetimizdeki sözleri de her şeyi ortaya koyuyor: "Bakanlığım döneminde indirimli ve vadeli satışları düzenleyen bir yasa hazırlığına giriştik. Hükümetin ömrü yetmedi. O günden beri de öylece kaldı..." Erez'in bakanlığının üzerinden tam 7 yıl geçti. "İndirimli, vadeli" yaftaları ise her geçen gün mağazaların vitrinlerini daha fazla süsler oldu. Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un, hipermarketler ile ilgili yasaya konulacağını açıkladığı indirimli satışlar ile ilgili düzenleme geciktikçe, enflasyon lobisinin faaliyeti de sürecek. İndirim adı altındaki bindirim devam edecek.
|