Mertliği gömecek ki huzur bulsun
İnsanlar ölürler (ya da öldürülür)... Sonra herkes bir yana çekiştirir. Asıl derdi "kaypak, yalak" bir gazetecilik küstahlığını meşrulaştırmak olan biri, "İpekçi-Mumcu" isimlerine bindirerek kendine yer açmaya çalıştı. Maalesef, kendisini değil, onları tartıştırmayı becerdi çok yerde. Oysa "yeni"yi konuşmak isteyenler, önce "yenilik" namına dolanan kimilerinin ne menem model olduğunu tartışmalılar. "İpekçi ile Mumcu da insandı, yanlış yapardı, zaten İpekçi de yeniliklere, popüler kültüre çok açıktı" filan yorumları, asıl güncel vahametin yanında hikaye. "Eski" denilen Mumcu, bilgisayarı gazetecilik- araştırma aracı olarak ilk ve en iyi kullananlardan biriydi mesela. Şimdi "yenilik"ten bahseden "Hürriyet" te pırıl pırıl bilgisayarlar örtüyle kaplı yatarken, sebep-sonuç, olay-kişi bağlantılarını bilgisayara yükleyip iz sürüyordu.
*** Ama asıl mesele bunlar değil. Onların yeni ya da eski kalmaları, tekniklerinin, tarzlarının geçerli olup olmadığı değil. Dünya görüşleri bile değil. Mesele, gazeteciliğin fazlasıyla hayati bir unsuru. Mesele, unutturulmaya... Yavşaklıkların, cıvıklıkların, kul-köle ilişkilerinin, ayran budalalıklarının, kaypaklıkların, güce tapınmaların, iktidar-muktedir cambazlıklarının, güç ittifaklarının, gücüne hayranlıkların çamurunda boğulmak istenen "mertlik." Teknoloji, yöntemler, konuların önemleri, bakış açıları, yasalar vesaire... Hepsi değişebilir. Açılarımız, adını koymasak, hatta "ideoloji" kavramını reddetsek dahi, çeşitli inançların, ideolojilerin içinde beslenir, savrulur.Aynı olmak, aynı bakmak zorunda değiliz. Ancak, gazetecinin, ister tepelerde, ister yolun başında, "mert" olabilmesi gerekir. Rüzgarlara kapılmadan, boyun eğmeden, eğdirmeden, siyasi-ekonomik-sosyal ve medya içi iktidarlara karşı, halkın gerçekleri öğrenme-bilme hakkına saygıyla, dik durabilmesi gerekir. Toplumun güçsüz, mağdur ve onca kalabalıklarına rağmen aslında yalnız kesimleri adına, her türlü gücü didikleyebilmesi, toplumsal denetim-eleştiri hakkının kanalı olması gerekir. Bu, elbette "iyi gazeteci yetenekleri" ile "iyi gazetecilik imkanları" da gerektirir ama... "İyi insan olmak" gibi sıradan ama zor, "mertlik" gibi ağza kolay ama "kolaysa ol" nitelikleri de zorunlu kılar.
*** Tabii ki, mert olsanız da kötü gazeteci olabilir, gerçeklere ulaşmakta, aktarabilmekte yaya kalabilirsiniz. Ama, birtakım ölçülerle "iyi gazeteci" sayılıp aşağılık bir karaktere sahipseniz yahut güç ilişkilerine göre seçmeci, kayırmacı,ayırmacı davranıyor, sözde manşet patlatırken yığınla gerçeği, ulaştığınız, ulaşabileceğiniz halde gizliyor, örtüyorsanız, "ihanet" ediyorsunuzdur. Bu ihanet; moda tabiriyle "başarısız" gazeteciliğe göre asıl vahamettir. Çünkü, cafcafının ardında; ruhunu, yüreğini, vicdanını rehin vermiş, sansür oto-sansüre taammüden boyun eğmiş, halkın sadece "bilgi-haber-eleştiri" hakkından değil... Bizzat insanca yaşama hakkının özünden de kopuk "kalleş" bir gazeteciliktir. Şöhret olabilirsiniz, popüler olabilirsiniz, hatta günün genel geçer değerleri içinde model bile olabilirsiniz; ama mert değilseniz, ancak "sarı, sapsarı, naylon gazetecilik" yaparsınız. İpekçi ve Mumcu'ya kendince birer mezar daha kazmaya soyunan "çıplak kral"ın asıl gömmek istediği de o yüzden, "o yüzü"nden dolayı, hep bu oldu zaten: "Mertlik." O aynayı kırıp iyice gömeceksin öyle bir değer, kişiliksizlikleri yüze vurmasın! Ama olmuyor; mertliğin hayaleti bile huzursuz ediyor işte.
|