kapat
16.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Kedili evde, kadınlarla...

Odaya girdiğimde kadınları üzerinde duman tüten izmarit yüklü küllükler arasında, yerde oturur buldum.

Sırtlarını ipek yastıklara dayamışlar, çoraplı ayaklarını uzatmışlardı.

Halının üzerinde devam etmekte olan bir öğleden sonra çayı vardı: Pasta ve kuru pasta tabakları, içinde beş altı siyah ve beyaz çikolata küresi kalmış yeşil karton bir kutu. Ahşap tepsinin ortasında, soğumasını geciktirmek için küçük bir yorgan giydirilmiş bir çaydanlık. Fincanlar, kaşıklar ve eski bir şekerlik.

"Bana da çay var mı?" dedim konuşmalarının içine girerek.

"Biraz sonra," dediler.

Yere oturup sırtımı duvara dayadım. Ev ile soğuk kış günü arasında duran pencerenin kenarlarından sızan soğuk hava buzlu parmaklarını ensemden aşağıya daldırdı.

Birçok kadının arasında tek erkek olmanın hoş bir tarafı var. Çocukken hamama götürülmek ve bakır taslar mermere çarpıp kubbede çınlarken ıslak kadın vücutlarına bakmaktan kalma bir anının sıcaklığı belki.

Bu 35 yaş civarındaki kadınların tümü birilerinin eşi veya sevgilisi. İçlerinden en az birinin, birinin eşi, bir başkasının sevgilisi olduğunu biliyorum ama o, bildiğimi bilmiyor.

Kadınlarda erkeklerde olmayan bir birlikte olma ve paylaşma yeteneği var. Dört-beş erkek, bir arada, bu kadınların olduğu kadar çocuklarla çevrili, kedili, kekli rahat olamaz.

Beni ilgilendirmeyen şeyler konuşuluyor.

Sırtında İskoç yeşili kadife bir elbise, altı-yedi yaşlarına bir kız çocuğu içeri girdi. Kadınların bir üst katta video seyreden çocuklarından biri. Arkasını bize dönüp oturdu, sırtını radyatöre dayayarak elindeki kitabın sayfalarını karıştırmağa başladı.

Kadınların birinin aklından şunlar geçti: "Odalar ne kadar çok değişik şeyi içlerine alabiliyor! Karşında değil yanında idim. Yastıklar duvara dayalı değildi. Yatak gibi yere sermiştim onları ve mavi yorganın altında seninle beraberdik. Gündüz değil gece idi. Gene mumları yakmıştım. Sevişirken kedi yavrusu üzerinde dolaşıyordu. Sana 'kediler gördüklerini anlatabilseler halimiz ne olurdu?' diye sormuştum. Şimdi oda o an yerine bu anı ihtiva ediyor."

Birisi fincanlara çay dolduruyor. Şekerlik ve sütlük elden ele geçiyor. Kaşığın fincan içerisinde dolaşmasının çıkardığı sesler duyuluyor. Parmaklar pastalara uzanıyor.

Biri çakmakla mumları yakıp bakır tepsinin üzerine dizmeye başlıyor. Kayık biçimindeki mumların her birinin içerisinde üç alev yükseliyor.

Kucaktan kucağa okşanma seferine çıkan yavru Van kedisi bana gelince duruyor. Başını boynuma dayayıp vücudunu kalbimin olduğu yere doğru sarkıtıp gözlerini kapatıyor.

"Eğer kediler gördüklerini anlatsalardı onları evlerimizde tutmazdık," demiştim ona.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır