kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
14 Mart 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Sıtkı Olçar

Hizmetlerimin karşılığı bu olmamalı

Müjgan Halis
13.03.2009
Dünyaca ünlü çini ustası Sıtkı Olçar, Kütahya'nın Sofça Köyü'ndeki çini dükkânının mühürlenmesi ve yakılmasını, "Beni öldürüyorlar," diye yorumluyor. Olçar, en önemli desteği azınlıklardan ve sanat tarihçilerinden aldığını söylüyor..
Sıtkı Olçar (61) ya da nam-ı diğer Sıtkı Usta, günümüz çini sanatının en önde gelen ustalarından. Geleneksel motifleri ve yöntemleri kullanarak ürettiği çinileri 30 yılı aşkın süredir hem yurtiçi hem de yurtdışında birçok evi süslüyor. Kütahya'da doğup büyüyen, samimi, güler yüzlü ve modern bir çini ustası olan Sıtkı Olçar, yıllar önce küçük atölyesini kurmuş. Çini sanatına duyduğu ilgi, aynı zamanda farklı şeyler yapma çabası onu dünya çapında bir marka yapmış. "Önceleri, ustalardan aldığım çinileri satıyordum. Ama istediğim form ve şekilleri yaptıramadım bir türlü. Sonra yamuk yumuk da olsa kendim yapmaya başladım, ustalardan işin inceliklerini, fırında toprak pişirmeyi öğrendim," diyor.

RENGİN PEŞİNDE

Memleketi olan Kütahya topraklarının bereketinden olsa gerek çiniciliğe büyük bir tutku ile bağlanmış. 1973'te 'Osmanlı Çini' adını verdiği atölyesini kurmuş. Çinicilik ve seramik alanında çalışmalarını, sanatından ödün vermeden sürdürmüş. Antik desen ve formları uyguladığı çinicilik çalışmalarında, İznik ve Kütahya örneklerini ele alarak yeni biçim ve öz arayışına yönelmiş. 1980'den itibaren, özellikle İznik çinileri üzerine çalışmaya ve kaybolup gitmekte olduğu sanılan Kütahya çiniciliğine yeni bir dinamizm katmayı başarmış. İznik çiniciliğinin, sırrı 300 yıldır çözülemeyen Mercan kırmızısını bulmayı amaç edinmiş, renge yaklaşmış ancak o rengin kanser ihtiva etmesi nedeniyle bir süre sonra çalışmalarına son vermiş. Çanakkale seramiklerini de yeni bir yorumla ele almış. İlki 1980'de olmak üzere, yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda kişisel sergi açmış ve büyük sayıda hayran kitlesi edinmiş. 1986'da Yunanistan'ın Volos kentinde düzenlenen Beşinci Balkan Ülkeleri El Sanatları Sergisi'nde ülkemizi temsil eden Sıtkı Usta'nın yapıtları özel koleksiyon ve müzelerde yer alıyor. Geçmişe ait olanı, tarihin damıttıklarını kendi yaratım sürecinde bambaşka bir bakış açısıyla yeniden değerlendiren usta, bugün uluslararası anlamda kabul gören yapıtlarını sadece 'Sıtkı' diye imzalıyor. Dünyaca ünlü fotoğrafçı Ersin Alok'un ürettiği imzasının artık markalaştığını söyleyen Sıtkı Usta, sanatında en önemli desteği azınlıklardan, Koç ailesinden ve sanat tarihçilerinden gördüğünü anlatıyor.

2010'A HAZIR

Çinicilikte Helenistik çağı, yelkenleri, Selçuklu balıklarını ilk kez kullanan Sıtkı Usta; farklı işler yaptığı için bir süre 'aykırı' olarak nitelendiğini biraz müstehzi bir ifadeyle anlatıyor. Uzun yıllar Kütahya'da bir mağarada yaşadığını söyleyen Olçar, mağarasının dünyaca ünlü olduğunu ve ziyaretçilerinin kendisini mağarasında ziyaret ettiğini belirtiyor. 18 yıl boyunca Kütahya'yı gezdirmek için ücretsiz doğa gezileri de düzenleyen Sıtkı Usta, çevresinden gelen eleştirileri göğüsleyemediği için bu gezilere geçen yıl son vermiş. Fakat yine de hizmetten vazgeçmeyen usta, bu kez de Kütahya'da bir rock etkinliği düzenlemeye karar vermiş. Geçen ay Çırağan'da çok büyük bir sergi açan ve sergide Fatih'in İstanbul'un fethini anlatan çiniler sergilediğini, önümüzdeki yıl Akdeniz'le ilgili bir sergi açacağını söyleyen dört çırağı da şu anda Türkiye ve Amerika'daki üniversitelerde öğretim üyesi. 2010'a da 'Dinler Tarihi' adlı bir sergiyle hazırlanan Sıtkı Usta'nın sergi yeri bile şimdiden belli, ama engellenmemek için adını gizli tutuyor.

'ENGELLENİYORUM'

Fakat bu dünyaca ünlü usta, bugünlerde bambaşka bir sorunla gündemde. Atölyesine yönelik yıkım kararıyla ve yine atölyesinin yakınındaki 25 metre karelik evinin yanması haberiyle gündemde olan Sıtkı Olçar'ın 19 Ocak'ta yaşanan saldırıdan önce 25 yıllık çini dükkânı, işletme ruhsatı olmadığı için mühürlenmiş. Vergisini verdiği dükkâna ruhsat çıkarmayı aklına getirmediğini söyleyen Olçar, mühürleme kararının kendisine hiçbir uyarı yapılmadan gerçekleştiğini üzülerek anlatıyor. Mahalli gazetelerde eleştiriler yazılar yazdığı için bu türden bir baskıyla karşılaştığını öne süren Sıtkı Usta, Kütahya'da kimseye zarar vermediğini, dünyanın birçok ülkesinden desteklenmek üzere öneriler aldığını anımsatıyor. Kütahya-Eskişehir arasındaki Sofça Köyü'nde, bundan 25 yıl önce 100 metrelik bir dükkân yaptığını anlatan Olçar, sadece yaz aylarında açık olan dükkânının vergilerini aksatmadan ödediğini söylüyor. Dükkânının yanında 25 metrekarelik bir kulübe yaptırdığını, geçen yıl İl Özel İdaresi tarafından mühürlendiğini anlatıyor. Birçok yerin iskân ruhsatı bile olmadığı halde, kendisinin bu muameleye tabi tutulmasına çok üzüldüğünü söyleyen Sıtkı Usta, başbakana bir mektup yazmış. Atölyesinin ve kulübesinin su havzasına yakın diye kapatıldığını söyleyen Sıtkı Olçar, devletin bu iki yere kapı numarası bile verdiğini söylüyor. Ruhsat için başvurduğunu ama birtakım güçler tarafından ruhsat almasının engellendiğini, yola 25 metre değil 20 metre uzaklığın bahane edildiğini söyleyen Olçar, su havzasına daha yakın mıcır şirketlerinin ise böyle bir işleme tabi tutulmadığını iddia ediyor. Kimsenin ruhsat almak için kendisine destek olmadığını öne süren Olçar, bu işlemlerle vergi borçlarını ve kredi borçlarını ödeyemediğini söylüyor ve "Bu yöntemle beni öldürüyorlar," diyor. Şimdiye kadar hep Türkiye'nin tanıtımına katkıda bulunduğunu söyleyen Olçar, yaşadığı sorunların kaynağının politik olduğunu düşünüyor: "Hiçbir partinin mensubu değilim, ama hiç kimsenin de yağcısı değilim." Üstüne üstlük dükkânının camlarının dört defa kırıldığını, içerideki çinilerin zarar gördüğünü ve 12 bin TL maddi kayba uğradığını anlatan Olçar, arkasından yaşanan yangınla da zararının 80 bin TL'ye çıktığını vurguluyor. Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yangını 'elektrik kontağı'na bağladığını, ancak olay yerini inceleyen uzmanların yangının kesinlikle böyle bir nedenle çıkmadığını söylediğini kaydeden Olçar, kendi evini yakmaktan 'şüpheli' olarak ifade verdiğini biraz da üzülerek anlatıyor. Başsavcılığın kovuşturmaya gerek olmadığına dair karar verdiği raporda, yanan yer ise 'baraka' olarak addedilmiş. Suçluyu bulmak yerine, ilgililerin olayı kapatmaya çalıştıklarını belirten Olçar; "Şimdiye kadar işletme ruhsatı niye akıllarına gelmedi?" diye soruyor. Kütahya'da ne belediyenin, ne üniversitenin, ne de askeriyenin arıtma tesislerinin doğru düzgün çalıştığını ve doğayı kirlettiklerini öne süren Olçar, "Benim küçücük atölyem ve barakam mı, su havzasını kirletti?" diyor. Yetkililere ruhsatını vermeleri için çağrıda bulunan Olçar; "Ben oradan ekmek paramı kazanıyorum, kendi toprağıma ruhsat almak için beni daha fazla zora koşmayın," diye konuşuyor.
Haberin fotoğrafları