kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
14 Mart 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Asude Ustaoğlu, sokaktaki hayvanların tahmin edilenden çok daha fazla şiddete maruz kaldığını söylüyor.

Sokak hayvanlarının çarpıcı hikâyeleri

NESLİHAN TUNÇ
13.03.2009
"Hayvanların da hikâyesi olur mu?" demeyin. İtlaf edilenler, ölümün kıyısından dönenler, terk edilenler, mutlu yuva bulanlar... Duygu yüklü gerçek hikâyeler, hayvan hakları için mücadele eden aktivistlerden Asude Ustaoğlu'nun Yeter ki Yürekler Özürlü Olmasın kitabında toplandı..
- Kitabınızda, bir hayvanın itlaf edilmesiyle hayatınızda yeni bir dönem başladığını anlatıyorsunuz. Bundan 10 yıl önce, böylesine aktif çalışan bir hayvan korumacı olacağınız, bir de bu konuda kitap yazacağınız aklınıza gelir miydi?
- Bir canlının itlafı, hep duyduğum ama tanık olmadığım bir gerçekti. Bazen insanların gerçeklerle yüzleşmesinin ne denli önemli olduğunu, hayatınızda bir anda önceliklerin yer değiştirebileceğini anlıyorsunuz.

- Sizi sokak hayvanları üzerine bir kitap yazmaya yönlendiren ne oldu?
- Kaybettiğim bir canlının, bir sokak köpeğinin ölüsünün peşine düşmek... Olayın sadece itlaf boyutunun çok ötesinde olduğunu anlamam ise bir barınağı ziyaretimle başladı. Barınaklarda yaşanan drama tanık olduğumda, dehşete kapıldım. Sokaklardan toplanan köpeklerle ilgili vatandaşa "Kısırlaştıracağız, tedavi edeceğiz diye uyuşturduk, kendine gelir," denilen masalın aslında kocaman bir yalan olduğunu gördüm. Onlar, arayanı soranı olmayan, meçhule giden canlılar. Bu gerçeği gördüğümde günlük tutmaya başladım. İşte o günlük bu kitabın temelini oluşturdu.

- Bu kitabı yazmaktaki amacınız nedir?
- Ben sadece bir hayvanseverdim. Ama hayvan sevmekle hayvan korumacılık arasındaki farkı, o sıkıntılı dönemde yaşadıklarımla daha iyi anladım. Sokakta gördüğünüz köpeğin, bir gün sonra rastladığınız köpekle aynı olmadığını anladığınızda, hayvanseverlikten hayvan korumacılığa terfi ediyorsunuz. Aynı köpeği aynı sokakta görmeye başladığınızda ise "Bir şeyler yoluna girdi," diyorsunuz. O zaman anladım ki, benim günlüğüm pek çok hayvansevere yol gösterebilir. Barınaklar için de aynı şey geçerli. Barınakları gönüllü olarak ziyarete gitmekle, barınağın daimi gönüllüsü olmak da farklı. Bir barınak gönüllüsü olmak için, oradaki hayvanları bire bir tanımanız gerekiyor. Yoksa her geldiğinizde, farklı hayvanları sever, sevdiğiniz hayvanların bir sonraki gelişinizdeki akıbetini bilemezsiniz.

- Kitaba adını veren 'Yeter ki yürekler özürlü olmasın' cümlesini biraz açar mısınız?
- 2006 senesiydi. Barınak yeni yapılanmaya başlıyor, henüz hayvancıklarımı istediğim gibi barındıramıyordum. Geniş bahçede, yer yer kulübeler koyup, evinden atılan, zor durumdaki hayvanlarımı barındırmaya çalışıyordum. Çünkü onlar özel ilgi gören ve bir anda kendilerini bilmedikleri bir ortamda yüzlerce hayvan arasında bulan, bizler gibi korkan canlılardı. Evden atıldığı yetmiyormuş gibi, arka ayakları tutmayan bir cocker, çok erken bir saat ve kapının önüne iple bağlanıp bırakılmıştı. Öyle mahsun ve perişandı ki... Onu o halde gördüğümde, "Ancak yüreği özürlü biri bunu yapabilir," dedim.

- Siz çok kötü koşullardaki Üsküdar Barınağı'nı tertemiz bir merkez haline getirdiniz. Sizi en çok motive eden şey nedir?
- Çok basit. Çünkü yüreğim özürlü değil. Ve çevremdeki muhtaç durumda olan her canlıya, tür ayrımı yapmadan yardım edebilmeyi seviyorum. Bunun bana verdiği iç huzur her şeyden önemli. Benim ilgi alanıma en çaresiz olanlar, yani sokak köpekleri daha fazla girdi. Bir sokak köpeğinin gözlerine bakabilmeyi deneyin. Korkmayın. Çünkü onlar, sizden daha fazla korkuyor. Sokaklarda akıl almaz işkencelere maruz kalıyorlar. Oysa hayvana şiddetin bir adım ötesi insana şiddet. Sevgisiz bir toplum olmanın nedenlerini, hayvanlara yapılan işkenceden anlayabilirsiniz.

- Terk edilen hayvanların sahiplerini ikna etmek mümkün olmuyor mu?
- Benim evimde beş tane köpeğim var. Bir de yeni evini arayan misafirim, Kömür kızım var. Evimin canlarının en yaşlısı 17 yaşına geldi. Çok zor olaylar yaşadığımda bile, ondan ayrılmayı düşünmedim. O yüzden bu kadar kolay nasıl vazgeçerler, anlayabilmem mümkün değil. Kucaklarında tir tir titreyen minicik yavrularla barınağa geldiklerinde ve ben onları ikna etmeye çalıştığımda bana, "Senin işin ne, neden buradasın?" diyebilecek kadar pervasız da olabiliyorlar. Oysa ben bir gönüllüyüm. Sadece "Sizin vicdanınızı temizlemek için buradayım," diyebiliyorum. Bu kitaptaki öyküler, aslında iyi ve kötü insanların hikâyeleri. Bunları bana yazdıran hayvanlar değil, onların kaderleri üzerinde etkili olan insan hikâyeleri.
Haberin fotoğrafları