kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
19 Şubat 2009, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
YASEMİN TAŞKIN

Ne olacak bu İtalya'nın hali

Bu benim 20 yıl önce geldiğim İtalya değil. Pekçok yabancı meslektaşım gibi hayretle izliyorum. İtalyanlar sinirli, gergin, hatta çoğu zaman kaba. Sosyal depresyonu toplumun bütün kesimlerinde hissetmek mümkün. İtalya'ya ait bütün mit'ler yerle bir oluyor. İnsanları bilgili, kültürlü, neşeli sıcak bir Akdeniz ülkesinden, tedirgin edici bir yabancı düşmanlığının hızla arttığı, karanlık, cahil bir ülke olmaya doğru hızla kaydığını görüyorum.

Benim tanıdığım İtalyanlar operaları ile övünürlerdi. Gezdiğiniz orta ve küçük boy şehirlerin en büyük gururu opera, tiyatro binaları idi. Her bölge ünlü şair, yazar ve müzisyenleri ile gururlanırdı. Ya şimdi, şehrin değeri neredeyse kaç alışveriş merkezi var, civarında kaç out-let var ona göre biçiliyor. Herkese bir arada olma hissi veren, ama ortak hiçbirşeyin yapılmadığı yerler. Bütün bu yıllar içinde İtalya'da sanata yapılan yatırımlar kısıldıkça kısıldı. Opera, sinema, tiyatro da bundan nasibini aldı. Yıllar önce İtalyan dışişleri bakanlığının İtalyan kültürünü tanıtmak için Eros Ramazzotti'yi Tunus'a büyük bir konser vermek için götüreceklerini duyunca küçük dilimi yutacaktım. Büyük bir operasyon yapıyormuş gibi bunu gururla söyleyen diplomatları hayretle dinledim. Türkiye'de bunun karşılığı Türkiye'yi tanıtmak için yurtdışında devlet parasıyla İbrahim Tatlıses konserleri düzenlemektir. Bu fikrin insanların hoşuna gitme ihtimali de var tabii..

Eskiden Scala Opera'sının açılışında, önemli tiyatro eserlerinin prömiyerlerinde devlet adamlarını görmek mümkündü. Şimdi yapılan ne? Başbakan Berlusconi boş vakitlerinde, bol bol yarı çıplak hatunların dans ettiği, güya politik hiciv yapan, kabare tiyatrosu "il Bagaglino"dan başka bir yere gitmiyor. Sıkıcı bir bakanlar kurulu toplantısının ardından, şöyle Via Sistina'ya uzanıp, iki kahkaha atıp güzel hatunları seyretmek onun da hakkı! Gösteri aralarında da halka anlatılacak bir mevzu varsa onu da hemencecik orada sahne alarak, halledebiliyor. Bu babda G8 zirvesine dansöz Nuran Sultan'ı çağırmasına şaşmamak lazım. Scala'dan bir soprano çağıracak hali yok herhalde. Aslında bir Rus revüsü çağırmayarak Putin'e de ayıp etti galiba. Türkler bir uluslararası zirvede dansöz çıkarsa dudak bükerler, doğulu derler. İtalya başbakanı yapınca şık oluyor tabii.

Roma'da çok net hissedilen şöyle bir durum var: sokağa çıkıyorsunuz herkes gergin, otobüs şoförü sizi duraktan almadan vınlıyor, otobüse binmeyi başarırsanız insanlar size "yanıma fazla yaklaşma" ifadesiyle ters ters bakıyor, hamile, yaşlı, çocuk olmak feci bir şey, yer vermemek için kafalarını çeviriyorlar. Bir dükkana girdiğinizde, tezgahtarı rahatsız ettiğiniz hissi sizi de huzursuz ediyor. Lütfen cevap veriyor. "Bu adamlara ne oldu?" diye sormaktan kendinizi alamıyorsunuz. Yolda, yeşil ışıkta yaya geçidinden geçerken, içinde iki çocuğuyla, bir sürücü kadının arabayla üstünüze gelmesi ve yol vermediniz diye sinirlenmesi olağan. Bir şehrin medeniyet seviyesinin ilk göstergesi olan sokaklar tamamen pislik dolu. Nomentano yolunda, üzerindeki afişlerin yağmurdan sonra suratlarını sarkıttıkları reklam panolarının arkası umumi tuvalet gibi, burnunuzu tutmadan geçemezsiniz. Yeni badana boya edilmiş binaların cepheleri, hemen ertesi gün vandalların karalamaları ile kirletiliyor. "Bu mu medeniyet, bu mu medeniyet" diye sormamak elinizde değil. Daha 3 gün önce İstanbul'daydım, ilk tepkim "Aaa sokaklar ne kadar temiz" oldu.

Ferrara Üniversitesi'nde öğretim üyesi bir arkadaşım, İtalya'daki kültürel yozlaşmayı anlatırken, "bak benim öğrencilerim arasında adı Jessica, Deborah olan bir sürü genç var, bunlar TV dizilerinin kahramanlarının ismi, anneleri babaları Garibaldi kim bilmez, reality show'a katılanların hayatlarını her şeylerini bilirler" diyor.

Ünlü yazar Andrea Camilleri ise bu kültürel yozlaşmanın baş sorumlusu olarak Berlusconi ve ticari televizyonların yayın politikalarını gösterirken, "Berlusconi kendine oy verecek kitleyi yarattı, televizyonları ile 20 yılı aşkın süredir beyin yıkıyor" diyor. İşin tuhaf tarafı sol partiler de artık bir başarı abidesi olarak gördükleri Berlusconi'yi taklit ediyorlar. Sonuç facia. Arka arkaya kaybedilen seçimler, küstürülen seçmen. Yokuş aşağı yuvarlanan bir İtalya...





Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın