kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
30 Aralık 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Türkiye'ye düşen

Mısır Dışişleri Bakanı Ahmet Ebul Geyt'in İsrail'in dün Ankara'da yaptığı açıklamaları dinlediniz mi? Dışişleri Bakanı Ali Babacan'la birlikte düzenledikleri basın toplantısında bakın neler dedi:
"Mısır, İsrail ile Filistin (Hamas) arasında 6 ay boyunca sükûneti sağladı. Ancak anlaşma yenilenmeyince çatışmalar yeniden başladı.
Bu çatışmayı önlemek için elimizden geleni yaptık. Ama maalesef olanlar oldu."
Bu ifadeler, "Çaresizlik" itirafından çok Hamas'a "Kendin ettin kendin buldun", mesajı içeriyor.
Arap coğrafyasının diğer başkentlerindeki hava da pek farklı değil. Düşünün; Arap Birliği'nin derhal yapılması istenen zirvesi bile önümüzdeki Cuma gününe atıldı. Bu "Ağırdan alma"nın ardında, Hamas'ın İran'a dayanması yatıyor. Birçok Arap lideri İsrail'in Hamas'ı vurmasıyla İran'ın bölgedeki itibarı ve gücünün darbe alacağı hesapları yapıyor.
BM Güvenlik Konseyi'nin kabul ettiği bağlayıcı olmayan karar tasarısında da İsrail'in adı bile geçmiyor. Sadece "Taraflar" silahları susturmaya çağrılıyor, o kadar.
AB liderleri suskun. ABD Başkanı George Bush suskun. ABD yeni Başkanı Barack Obama suskun. Zaten konuşsa da söyleyecekleri biliniyor: "Gece kızlarım uyurken birileri evime roket atsa, onu etkisiz hale getirmek için elimden gelen her şeyi yaparım. İsrailliler'in de aynı şeyi yapmalarını bekliyorum." (Seçim kampanyasındaki konuşmalarından biri.)
Bu tablo iki tehlikeyi işaret ediyor: 1- Gazzeli Filistinliler'in korkunç yalnızlığını. 2- Hemen ama hemen araya girilmezse, tüm Ortadoğu'nun uçurumun kıyısına sürüklenebileceğini.
Çünkü İsrail bir de kara operasyonuna başlamak üzere. Hamas ise yüzlerce intihar komandosunu harekete geçirmeye hazırlanıyor. Lübnan'daki Hizbullah da Hamas'a destek için İsrail'i kuzeyden sıkıştırmayı planlıyor. Bu, Gazze operasyonunun çift cepheli savaşa dönüşmesi demek. Arap halklarının Filistinliler'in trajedisine yeterli tepki vermeyen hükümetlerine öfkelerini göstermek için sokaklara dökülmeleri ve bunun sonucu bazı ülkelerin kargaşaya sürüklenmeleri riskinden hiç söz etmeyelim.

Silahları kim susturabilir?
Cini şişeden çıkaracak bu tırmanışı durdurmanın tek yolu var: Ateşkesi sağlamak. Söylemesi kolay ama yapması zor. Çünkü iki tarafın da güvenebileceği arabulucu pek fazla değil. AB ve ABD araya giremez; çünkü Hamas'ı terör örgütü kabul ediyorlar. Rusya bir şeyler yapamaz; çünkü Osetya savaşından bu yana İsrail'le arası limoni.
Geriye tek seçenek kalıyor: Bölge ülkelerinin kendi göbeklerini kendilerinin kesmeleri. Bölge ülkeleri arasında da, dün Babacan ile Ebul Geyt'in vurguladıkları gibi, sadece "Türkiye ile Mısır ciddi bir rol oynayabilir."
Hamas'ın Şam'da yaşayan siyasi lideri Halid Meşal, İslam Konferansı Örgütü Dönem Başkanı olan Senegal Devlet Başkanı Abdulaye Wade'yle yaptığı telefon görüşmesinde "İsrail'in Gazze'den ablukayı kaldırması ve saldırılarına hemen son vermesi karşılığı ateşkesi kabul edeceğini" bildirdi.
Dahası, birkaç öncesine kadar İsrail'in yok edilmesinden söz eden Meşal, Musevi yazar Marek Halter'e Şam'daki bürosunda yaptığı ve dün "Le Figaro" gazetesinde yayınlanan açıklamada, "1967 sınırları temelinde artık barış anlaşması imzalanabileceğini" söyledi.
Evet, bir kez silahlar susarsa, Ortadoğu'da barış için yepyeni perspektifler açılabilir.
Ateşkesin sağlanmasında da Türkiye ve Mısır'a büyük görev, hatta sorumluluk düşüyor. Ama Mısır açısından bir sorun var. Halid Meşal, yine "Le Figaro"daki açıklamasında, "ABD'nin çizmelerini yalayan adam" diye tanımladığı Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'e güvenmediğini söylüyor.
"İki tarafın da güvenine sahip" arabulucu adayı olarak yalnızca Türkiye kalıyor.
Ankara'nın 2006 Şubat'ında ağırladığı Meşal'le vakit yitirmeden temasa geçmesinin, örneğin Başbakanlık Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun Şam'a gönderilmesinin doğru bir karar olacağını düşünüyoruz.
Hem sonra Davutoğlu daha 10 gün önce Viyana'da "Başta Filistinliler olmak üzere oyuncular izole edilir veya dışlanırsa, bu, gerginliğin tırmanması demektir" dememiş miydi? Ve de "Bu, Hamas'la görüşmek anlamına gelir mi?" sorusuna "Hamas ve diğerleri ile" yanıtını vermemiş miydi? İşte tam sırası...