kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
30 Aralık 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Ölümsüzlüğe ulaşmanın neresindeyiz?

Aktüel ve Tempo ayni hafta ayni konuyu iki ayrı kanaldan işlemişler.. İnsanoğlunun ölümsüzlüğe ulaşma savaşında neredeyiz?..
Bilim adamlarına bakılırsa, hayli ilerdeyiz.. Yani şöyle 2020'yi falan bulabilirsek, yırtarız, en azından yaşadığımız kadarını daha yaşarız diye düşünüyorum açıkçası.. O kadar ilerlemişiz..
Aktüel'e göre, yaşlanma ve ölümün sebebi gen bulunmuş. Bu gen etkisiz hale getirildiğinde yaşam kat kat uzuyor. Bazı çok hücreli canlılarda deney yapmış bilim adamları. Bir mantarın ömrü 50, yazı ile elli misli uzamış.. Farenin ömrü ise iki misli..
Serbest radikal dediğimiz, serbest oksijen radikalleri.. Anlatması uzun. Meraklısı Aktüel alsın.. Yaşamı sağlayan oksijen, yaşlanma ve ölümün de sebebi..
Ölüme sebep olan gen dedik ya.. Gerontogen adı.. Bunlar hücreleri zayıflatarak serbest radikal saldırısına açık hale getiriyorlar, o zaman yaşlanmaya başlıyoruz.
Bre aman!.. Hani evrim.. İnsanı yaşlandıran ve öldüren bu gen, yüz binlerce yıl nasıl kalmış vücudumuzda?..
Dannnn!..
İnsan denen türün devamını sağlamak için..
İnsanı öldürüyor, ama insan türünün devamını sağlıyor.. Bilmece mi?.
Hayır!.. Basit!..
Türün devamı üreme iç güdüsüne bağlı.. Tür kendini durmadan yeniden üretiyor. Üretmezse biter.. Peki ya üretmeye gerek kalmazsa... İnsan ölümsüz olursa.. O zaman üreme organlarına gerek kalmaz. Körlenirler, evrim gereği.. Üreme bitince, bir felaket, açlık, buzul çağı falan, insan türünü bitirir.. O zaman üreme devam etmeli. O zaman insanlar ölmeli.. Ölümlü olmalı ki, üreme organları kaybolmasın.
Yapılan deneyler yaşam süreci uzayan canlılarda doğurganlık yeteneklerinin kaybolduğunu gösteriyor.
Yani insan neslinin devamı, bizim zamanı gelince ölmemizle mümkün..
Şimdi sisteme bakın..
Üreme bitince, yaşlanma başlıyor.. Kadın, ya da erkek, üreme, yani türü devam ettirme işine yaramaz hale gelince, yaşlanıp ölüyorlar, doğa yasası gereği.. Üremeye yaramayan yaratık, dünyanın kısıtlı yaşam imkânlarını niye tüketsin ki.. Doğada pek çok canlı, mesela örümcek erkekler, birleşme sonunda artık onlara gerek kalmadığı için ölmüyorlar mı?.
Genetik düzen böyle kurulmuş işte.. İşin bitince öleceksin..
Tempo "Uzun yaşam hapı geliyor" demiş.. İşin içinde gene genler var. Bir gurup genimiz bizi hava kirliliği, sıcak, soğuk gibi çevre faktörlerinden etkilenmeye karşı koruyor, sağlıksız beslenmenin kötü etkilerine karşı çıkıyor, yani yaşlanmayı ve yıpranmayı önlüyor. Adı Sir2. Bu geni çoğaltırsak, yaşlanma süreci yavaşlıyor, ömür uzuyor. Solucanlarda denendi ve başarıya ulaştı. Şimdi bu genin uzun süre aktif kalmasını sağlayacak hapın eli kulağında.. Yani hapı yutmak deyiminin anlamı tersine dönmek üzerine..
Bu deneylerin sahiplerine göre, ne kadar az yer, ne kadar az kalori alırsak, o kadar uzun yaşayacağız. Deneylerde yediklerinde yüzde 30-40 arasında indirim yapılan canlıların ömürlerinin uzadığı görülmüş.. Kalori azaldıkça Sir2 geni daha aktif hale geliyormuş çünkü.
Kalori ne?.. Aldığımız gıdaların, oksijenle yanması sonucu ortaya çıkan enerji..
Yani.. İşte suçlu gene, yaşamak için muhtaç olduğumuz, solumazsak öldüğümüz oksijen.. Bizi yaşlandıran ve öldüren şey vücudumuzdaki yaşam boyu süren oksijen yanması..
Döndüm 50 yıl önceye.. Ben ilkokuldayım.. Öcal ağbim ortada..
Bir gün geldi.. Nerden ne okumuşsa..
"Nefes almasak ölmeyiz biliyor musun" dedi.. "Bizi öldüren içimizdeki yanma.. Onu yapan da oksijen.. Taş kömürü yanıyor, kül oluyor.. Demir oksitleniyor, pas, ardından çürüme.. Bakır oksitleniyor.. Yeşillenme, çürüme.. Oksijenle birleşen ölüyor.. Taş ölüyor, demir ölüyor, insan vücudu dayanır mı?.."
O gece yatağımda burnumu sıkarak havasız yaşama deneyleri yaptığımı hatırlıyorum.. İnsanı yaşatan şeylerin, ayni zamanda öldürmesi ne garip bir çelişki!..
Aşk da öyle değil mi?.
(19 Ağustos 2006'da yayınlandı)