kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
2 Aralık 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MELİHA OKUR

Paketi bırak, yapısal sorunlara bak!

Küresel kriz ihracatı, ulusal üretim krizi ise ihracatçıyı çarptı!.. Kasım ayı ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 22.8 değer kaybetti. İhracatta değer kaybının bir numaralı adresi ise rekor üzerine rekon kıran otomotiv sanayisi oldu.
Dünya yanıyor,
Türkiye yanıyor.
İhracattaki sert düşüş bardağın hem dolu hem boş tarafında olaylara farklı bakmayı öğretiyor.
O yüzden ilk etapta otomotiv ve gemi sanaysini çok derinden etkileyen küresel krizi tartışacağız. Ufukta ihracat açısından tablo pek parlak görünmüyor. İhracat pazarları altüst olmuş durumda. Türkiye, 1983'te rahmetli Turgut Özal'ın öncülüğünde, "İhracata dayalı büyüme" modeliyle yola çıktığında 70 cente muhtaç ülke sendromundan kurtulmaya çalışıyordu.
Gün oldu, devran döndü.
İthalat yaptık, ihracatı öğrendik. Asya Kaplanları gibi olamadık ama 120 milyar dolarlık ihracatla ekonomide ölçeği büyüttük.
Kötü mü?
Gelin görün ki, küresel tufan dengemizi bozdu.
Sakın ola, kafamızı karıştırmayalım. Küresel krizde üretim ve ihracat adına yapacağımız ilk işi belirleyelim. Kesinlikle, "Üretimin omurgası güçlendirilmeli."
Çünkü 30 yılda ekonominin ölçeğini büyüten ihracatçı sektörler, yerinde ve zamanında önlem alınamazsa ekonomiyi bir anda küçültür. İş ve aş bekleyen genç nüfusumuz ekonomideki küçülmeyi kaldıramaz!!!
Türkiye kesinlikle vites değiştirmemeli. Piyasadan aldığımız sinyaller iyi değil!
Piyasaların asabı bozuk.
Üreticinin sinirleri yay gibi gergin. Ekonomiyi yöneten kaptanlar! Lütfen üreticinin moralini düzeltin! Üstelik çözülemeyen yapısal sorunlar nedeniyle çok ciddi üretim krizine girmiş olan sektörler daha da mutsuz.
Üretici sanayici can derdine düşmüş. Tekstil, konfeksiyon, makine sanayisi, işlenmiş demir çelik, lojistik gibi ulusal sanayinin içinde bulunduğu yapısal sorunlardan çok ciddi hasar almış olan bu sektörler, maliyetleri aşağı çekmek için uğraşıyor.
Bir taraftan da sağlıklı bir bankacılık sistemiyle birlikte yoluna devam etmek istiyor.
Sonuçta bu sektörler "Güçlü ekonomiye geçiş" programıyla birlikte yapısal dönüşümü başaramadı. Esnek kur sistemi bu sektörleri rekabette güçsüz kıldı. Düşük kur ile nefesi kesilen bu sektörler doğalgaza gelen yüzde 22 oranındaki zamla tuş oldu. Sanayici kur yükselirken, maliyetlerin yükselmesini tolere edemedi.
Açıkçası sanayicinin bu haliyle küresel rekabette ayakta kalması zor görünüyor.
Sözü uzatmayalım.
"Paket çıkacak" diye sistemi kilitlemenin kimseye bir yararı yok.
Üretici, "Girdi maliyetlerini aşağı çekmek" istiyor. Sağlıklı bir
"bankacılık" sistemi ile çalışmadan çıkış yolu olmadığını biliyor. Ankara'ya, " Paketi bırak, yapısal sorunlara bak!" diye sesleniyor. Türkiye, bu krizi yeni reformlar yapmak için fırsata dönüştürmeli. Siyasetçi ve siyaset yapmaya hevesli olan sivil toplum kuruluşları krizi kendine fırsat yaratmak için kullanmamalı!..
Küçük bir uyarı!!!