kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Ekim 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
AYŞE ÖZYILMAZEL

Ne pazar sabahı ama...

Çok pardon! Bir dakika! Önce saatimi bir saat geriye alayım... Aldım! Hay Allah! Neden bir saat ilerigeri almaktan başka bir şey yapamıyoruz zamana? Yüksek müsaadenizle bir yıl geriye gitmek istiyorum galiba. Bazı şeyleri yapmış, bazılarının kenarından bile geçmemiş olmayı diliyorum. Sonra düşünüyorum taşınıyorum haliyle biraz da kaşınıyorum şu laf geliyor aklıma "Pişman ol, daha iyi pişman ol, iyi şeyler için pişman ol." Yok yok, ben bu yeni beni seviyorum. Büyük ve çok seksi Ayşe (Arman) demiş ya "Kadınlar için giyinirim, erkekler için soyunurum!" Eğer lafı kendime çevirirsem içindeki espriyi görmezden gelirsem, ben de şöyle diyorum: "Bu saatten sonra ancak kendim için giyinir kendim için soyunurum şekerim."

NE YAŞGÜNÜYDÜ AMA

Ne demişler: Ne yaparsan kendine! O güzel kıyafetlerle aynaya baktığında, şık hissettiğinde kendine... O adamı öptüğünde, onunla seviştiğinde yine kendine. Kendin için yaşamayı öğrenmek en büyük ders kendine. Meseleyi bağlarsak; ben de yapacağımı yapmışım kendime. Ne doğum günüydü ama sayın okur! Ben bir kadınım, haliyle doğum günlerine bayılırım. Daha doğum günü seven erkeğe pek rastlamadım. Zaten iki şey erkek kısmında sıkıntı yaratır. 1. Doğum günü, sevgililer günü, yılbaşı gibi özel günler... 2. Fotoğraf çektirme meselesi. Biz kadınlar arşivlemeye ve kutlamaya bayılırız, onlar pek hazzetmezler ya. Bu kez tek tabancaydım acaba ne yapacaktım? Arkadaşlarım Mert ve Didem el ele vermiş, nefis bir parti hazırlamışlar bana. Bir gittim ki herkes Longtable'da. Yaşasın!

NELER NELER VAR
Gelemeyenlerin de çiçekleri kapıda. Mesajlar, hediyeler, pastalar ve o güzel dostlar, gülen yüzler... Bir coşku, bir coşku yani. Emre Irmak piyanonun başına geçince, dostum ve en sevdiğim ses Yalın da mikrofonu kapıp 'Keşke' ve 'Zalim'i söyleyince, tüm arkadaşlarım bir ağızdan şarkılara eşlik edince değmeyin keyfime... "Hiç de fena değilmişsin, yapmışsın, hayatına bir şeyler katmışsın" dedim kendi kendime. Okul çağlarından beri Elçin'in var Dilhan'ın var. İdil'in, Elvan'ın, Handan'ın, Selma'nın, Seda'nın hep destek veren bakışları var. Yaşar'ın güven veren sımsıkı sarılması var. Erol Abi'nin babacan bakışları var. Günde 5 öğün "Seni Seviyorum" demekten çekinmeyen Aslı var, Burak var. Bilirim zor bulunur böyle arkadaşlar... Asla sözlere dökmese de bir kenarda oturup gözleriyle sevgisini söyleyen 'Patron' var. Selma var, her sabah kahvemi paylaştığım İpek var. Gözleri ışıl ışıl Nazlı var, İpek no 2 var. Ciğerimi bilen Leyloş var.

EVİM ÇİÇEK BAHÇESİ
Aşka inancımı kaybetmememi sağlayan Tülin'le Mehmet var. Jülide'nin cebinde bir ton anımız var. Gürgen'in cheesecake'i, Zekai'nin sürpriz fotoğrafları, Gülben'in meleği var. Bana "Melek" diyen Emre var. İyi ki Yalın var. Esprileriyle Ali var. Cin cin Ati var. Yeni kazandığım arkadaşlarım Fadik, Hakan, Oben ve Aleks var... Annemde kaderim var. Dünyanın en güzel ablasıyla bir ömür boyu sevgi anlaşmam var. Ve hepsi burada, karşımda yeni yaşımda... Ne pazar sabahı ama... Şimdi yaz saati bitti dışarıda yağmur var. Çiçeksiz evim olmuş çiçek bahçesi... Duvarda Zekai'nin hediyeleri... Tekrar tekrar okuyorum gelen SMS'leri... Sık sık salona girip çıkıyorum, o kırmızı gülleri gördükçe gülümsüyorum. Suda mı bıraksam, yoksa kurutsam mı bilemiyorum. Ben bu gibi durumlarda ne yapacağımı hiçbir zaman bilemiyorum... Hafızama kazıdığım o anı tekrar tekrar yaşıyorum. İki damla yaş donup kalmadan gözümde özetle diyorum ki: "İyi ki yaşıyorum, hayatıma güzellik katan tüm dostlarıma teşekkür ediyorum." Nefes aldığıma değiyor mu ne?