kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
24 Ekim 2008, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
Devrim Arabaları bir grup mühendisin yerli araba yapma çabasını anlatıyor.

"Benzin bitti paşam!"

ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR - SİNEMA
24.10.2008
Devrim Arabaları filmi, ulusal kalkınmanın kolektif bir çaba ve uyumla mümkün olabileceğini hatırlatırken, değeri günümüzde adeta sıfırlanmış emeği kutsuyor..
Yüzde yüz yerli otomobil üreterek memleket ekonomisini kalkındıracak girişimci olarak Fazıl Akgündüz'ü yani namı diğer 'Jet Fazıl'ı bilen talihsiz vatandaşlar için Devrim Arabaları gayet iç geçirilecek bir seyirlik. Aynı zamanda naif ve romantik de gelecek. Zaten her ikisindeki 'keşke'ler epey farklı. Film, bizi sonun başlangıcına, daha doğrusu ortalarına götürüyor. Yıl 1961, kimilerinin devrimi kimilerine darbe olmuş, memleket karışık, olmayan sanayiyi oldurmak, halkın moralini yükseltmek, inanç tazelemek gerek. Dolayısıyla eski kumandan yeni Cumhurbaşkanı Gürsel'in emriyle bir araya gelen Türk mühendis ve ustalarının dört buçuk ayda el emeği göz nuru kotardıkları yerli malı iki arabanın 29 Ekim'de görücüye çıkacağı ilk seyri, memleketin gidişatı kadar mühim. Böylesine hassas, yaşanmış bir memleket gerçeği Hollywood'un 'zor zamanlarda hatırlanacak başarı hikayeleri' kıvamında akıyor. Ama tabii ki nereden baktığınıza bağlı. Kalkınmanın kolektif bir çaba ve uyum olduğunu hatırlatırken günümüzün neo-liberal ekonomisinde değeri neredeyse sıfırlanan emeği kutsuyor. Eli eli yüzü düzgün bir anlatımla derdini anlatırken bir yanıyla da geçmiş zamanlardan kopup gelen eğitici-öğretici duygusal bir piyesi de andırdığı söylenebilir. Bu yokluk ve gayretkeşlik hali eski Soyyetler'i hatırlatıyor, dönem ise askeri, bu da bizi gencecik Cumhuriyet devrimlerinin kimler tarafından yapıldığını söylüyor. Devrimi yarı yolda bırakanların büroratlar ve teknokratlar olduğu hep konuşulur. Burada medya da devreye giriyor. Dolayısıyla askerle barışık bir film. Bu nedenle film kimilerinin içine su serpeceği kadar, yüreğini daraltacaklar da olacak. Filmin muhtelif karakterleri alim ile emekçi, devlet ile mal sahibi, Türkiye ile umut arasında bağlantılar kuruyor. Mesela filmde baş mühendis Mesut Bey (Taner Birsel) Cemal Gürsel'e durumu izah ederken "Benzin bitti Paşam" diyor. Memleket meselesi haline gelen yerli üretim arabanın yürümeme nedeni bu kadarcık bir şey! Özür diliyor elbet, ama ezik değil hüzünlü. O ana kadarki 'Hababam Sınıfı' sarkaklığıyla vaziyeti kurtarma çabalarından sonra yani. Paşa da gayet makul, benzini olan ikinci arabaya biniyor. Maksadın kendisi araba sevdasını aşmış gerçi. Yoksa 'Paşam makamınızda az biraz daha oyalanın, bi koşu benzin alıp gelicez' de denilebilirdi. İşte film, politik ve coğrafi koşulları teğet geçerek Cumhuriyet hissiyatının şimdiki hüznümü tercüme etmek istiyor. Bunu kibarca dış mihraklara- ki bu da yine kendi bürokrat ve girişimcilerimiz oluyor, bağlaması yüzeysel olsa da, bir filmle kalkınmak isteyen vatandaşımıza iyi gelebilir.
Haberin fotoğrafları