kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
24 Ekim 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

AYM'nin tepesine 'Babayasa Mahkemesi' kurmak şart oldu

Siyasal konularda ileriyi göremeyenler, Anayasa Mahkemesi'nin sadece " laikliği " koruduğunu sanıyor. Keşke öyle olsa, keşke bu kadarla kalsa! Aslında yapılan bambaşka: Anayasa değiştirme yetkisi ortadan kaldırıldı!
Toplum değiştikçe Anayasa'nın da değişmesi zorunlu hale gelir. Bunu kim yapar? Elbette Meclis .
Meclis'ten başka hiçbir kurum Anayasa'yı değiştiremez. (Darbeciler bile göstermelik de olsa Anayasa'yı Meclis'ten geçirmişlerdir.)
Anayasa Mahkemesi ise şöyle diyor: " Benim uygun bulmadığım Anayasa değişiklikleri yapılamaz. "
Bu iddiasını da Anayasa'nın değiştirilemez maddelerine dayandırıyor. Bu maddelerle ilgili Anayasa değişikliklerine izin vermezmiş.

Mesela Anayasa'nın değiştirilemez 2'nci maddesinde aynen şöyle denmekte:
"Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. "
Diyelim ki Kürt meselesinde bir açılım sağlamak için Anayasa'nın 42'nci maddesindeki şu ibareyi değiştirmek istiyoruz:
"Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.
"Meclis bu maddeyi değiştirdiği an, Anayasa Mahkemesi, " Bu yapılan 2'nci maddedeki, ' Atatürk milliyetçiliği ' ilkesine aykırı olduğu için iptal ediyorum " diyebilecek.
Bir başka örnek:
59'uncu maddedeki " Devlet başarılı sporcuyu korur " ibaresini değiştirmek istediğimizi varsayalım.
Anayasa Mahkemesi, " 2'nci maddede geçen ' adalet ' ilkesine aykırı olduğu için bu değişikliği veto ediyorum " diyebilecek.
Bugün öyle bir durumdayız ki 11 Anayasa Mahkemesi üyesinden 6'sının " HAYIR " dediği herhangi bir Anayasa değişikliği yapılamaz.
İşin inanılmaz yanı ise şu: Anayasa Mahkemesi'nin böyle bir yetkisi bulunmuyor. 148'inci madde apaçık:
"(AYM) Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. " (Yani "esastan" denetleyemez, " içerik " hakkında hüküm veremez.)
Bazı miyoplar, AYM'nin kırmızı çizgilerinden, laiklik konusunda titizlenmesinden filan söz ediyor.
Tam bir aymazlık bu: Çünkü konu o değil.
Mesele şu: AYM bir yandan yetkisini aşarken, diğer yandan başka bir kurumun (Meclis'in) yetkisine müdahale ediyor.
Yani çifte suç işliyor.
Ancak bu suçların karşılığında bir yaptırım bulunmuyor. Yani AYM'nin 9 üyesini, Anayasa'nın 148'inci maddesini çiğnedikleri için yargılamak mümkün değil.
Suç işlediklerini biliyoruz. Ama yasaya dayanmayan bir suç olamayacağı için onları yargılayamıyoruz.
Böylece onlar " veto ağaları " oluyor: Yasa yapma yetkileri yok. Ancak " yasa yaptırmama " yetkileri sonsuz.
Daha da vahimi: Bu yetkiyi Anayasa'dan almıyor, kendi kendilerine veriyorlar.
Anayasa Mahkemesi, "367" ile " 10'uncu ve 42'nci maddeler " konusundaki kararlarıyla; " aklını, mantığını, hukuk nosyonunu, adalet kavrayışını ve vicdanını yitirmiş " bir kurum olduğunu gösterdi.
Ölçülü biçili, hesaplı kitaplı " AKP'yi kapatmama kararıyla " da " siyasal etkilere açık " bir yapıda olduğunu ortaya koydu.
AYM'nin daha da üst bir yargı kurumu, bir " Yüksek Mahkeme " ile denetlenmesi gerekiyor.