kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
14 Ekim 2008, Salı
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Bahçeli'den hükümete eleştiri

Giriş Saati : 14.10.2008 11:51
Güncelleme : 14.10.2008 18:36
Yeni Haber
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AK Parti Grup Başkanvekili Nihat Ergün'ün, muhalefet partilerine yönelik ''Gavur Dağı'ndan, Sivas'tan öteye geçmek lazım'' şeklindeki sözlerini eleştirerek, ''İktidar partisi adına konuşan bu milletvekilinin, Gavur Dağı ile Sivas ekseninde çizmeye çalıştığı hattın, PKK belgelerinde, Barzani haritalarında, Amerikan raporlarında ve uluslararası ihanet toplantılarında da yer aldığı gerçeğidir'' dedi.

Partisinin Grup Toplantısında konuşan Bahçeli, Türkiye'nin, son haftalar içerisinde mutat hale gelmiş bunalımların tırmandığı ve terör eylemlerinin yoğunlaştığı bir dönemin sancılarını yaşadığını söyledi.



Aktütün Karakolu'na yapılan saldırının ardından, Diyarbakır'da meydana gelen terör saldırısında emniyet mensuplarının şehit olmasından dolayı üzüntülerini ifade eden Bahçeli, İstanbul'da üzerinde patlayıcı taşıyan bir teröristin fark edilerek eylem yapmasına fırsat bulamadan yakalanmasının, terör örgütünün kanlı eylemlerini hedef gözetmeksizin tırmandıracağına ilişkin ipucları verdiğini ifade etti.

MHP olarak bu ihanetin son bulması için her türlü desteği vereceklerini kaydeden Bahçeli, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Sınır Ötesine Operasyon yapması için Hükümete izin ve yetki veren tezkerenin beklendiği gibi büyük bir ekseriyetle kabul edildiğini anımsattı.

''Dileğimiz, terörün bir an önce son bulması'' diyen Bahçeli, diğer tedbirlerle birlikte operasyon yetkisinin, milletin esenliği ile kardeşliğinin devamı için etkili bir şekilde kullanılmasını beklediklerini söyledi.
Devlet Bahçeli, ''Gelişmeler, hükümetin terörle ve bölücülükle mücadelede soruna bizimle aynı pencereden bakmadığını, yaklaşan mahalli idareler seçiminin etkisiyle günü kurtaracak, tepkileri azaltacak, vaziyeti idare edecek bir yaklaşımı tercih ettiklerini göstermektedir'' dedi.

''HESABINI VERECEK OLAN HÜKÜMETTİR''


Hükümet temsilcisinin; terörle mücadeleyi Türk Silahlı Kuvvetlerine ihale ettiğini ve 'ne istedilerse verdik' anlamına gelen sözler söylediğini belirten Bahçeli, ''Bu açıklama, 'Ne yapalım biz Türk Silahlı Kuvvetlerine her desteği veriyoruz ancak onlar terörü bir türlü önleyemiyorlar' demekten başka bir anlam taşımamaktadır. Bu ağır itham, hükümetin sevk ve idaresinde bulunan bir devlet gücünün, onu sevk edecek hükümet erki tarafından sinsi ifadelerle suçlanması, terör kayıplarının bir taraftan teröriste, diğer taraftan Mehmetçiğe fatura edilmesidir. Bu açıklama terörle mücadelede başarısızlığın, şaşkınlığın, siyasal ahlaktan yoksunluğun ve kokuşmuş bir zihniyetin ilk ağızlardan itirafıdır. Bunun başka bir anlamı ve açıklaması yoktur'' diye konuştu.

Bahçeli, tezkere metninin altındaki imzanın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ait olduğunu; bu imzayla Hükümetin, yetki ve sorumluluğun tamamını üstlendiğini kaydederek, ''Verilen yetkinin hükümet tarafından ne derece başarılı yapılıp yapılmadığının hesabını verecek olan da bu konunun muhatabı olan hükümettir. Başarısızlığa bahane ve adres aramak hükümeti vebaldan ve hesap vermekten asla kurtaramayacaktır'' dedi.

''VATANA İHANETLE EŞDEĞER''

Devlet Bahçeli, Edirne, Hakkari, İzmir, Iğdır'a kadar uzanan toprakların, ecdat kanıyla sulanarak Türkiye Cumhuriyetinin sınırlarının çizildiğini vurguladı.

Bahçeli, şöyle devam etti:
''Türk milletini bölme, Türk devletini parçalamaya yönelik tarihi emellerin ilanı olan Sevr anlaşması, hepinizin malumu olduğu gibi ülkemiz coğrafyasını parçalara ayırmış, bu sanal paftalar üzerinde aziz yurdumuz yapay ülkelere paylaştırılmıştır. Bu zillete tahammülü olmayan kutlu ceddimizin şanlı mücadelesi, milletimize bölünmeyi dayatanlara karşı bir şamar gibi inmiş ve vatan sınırlarımız bugünkü şekliyle hukuki meşruiyet kazanmıştır. MHP olarak, 'Türkiye Cumhuriyeti' adı ile temsil edilen bu siyasi, beşeri, fiziki, kültürel ve ekonomik coğrafyayı bir ve bütün olarak korumaya yemin etmiş bir siyasi anlayışın temsilcileriyiz. Ve bunu bir varlık sebebi ve kutlu bir vatan görevi olarak telakki ediyoruz. Verilecek toprağımızın, terk edilecek ilimizin, çizilecek sınırımızın, vazgeçilecek insanımızın olmadığını yüksek sesle sürekli tekrarladık.

Tarihin en müşkül anlarında bile terk edilmeyen bu toprakların, bugün kanlı terörün baskısı ile terke hazırlanıldığına dair en küçük bir şüphe veya ima bile bize göre vatana ihanetle eşdeğer bir alçaklıktır. Ancak ne var ki, bizim vatan coğrafyasının bütünlüğü hakkında gösterdiğimiz kararlı duruştan nasibini almamış zihniyetlerin, TBMM çatısı altında mevcudiyeti bugün yaşadığımız en büyük talihsizliktir.''

GAVUR DAĞI İLE SİVAS EKSENİ...


MHP Genel Başkanı Bahçeli, tezkere görüşmeleri sırasında AK Parti adına söz alan Nihat Ergün'ün konuşmasını isim vermeden eleştirdi. Ergün'ün, ''Gavur Dağından, Sivas'tan öteye geçmek lazım'' şeklindeki sözlerinin, ''bölücü propagandanın nerelere kadar ulaşmış olduğunu ve bu düşünce sahibini nasıl teslim aldığını bütün açıklığıyla ortaya koyduğunu'' ifade etti.

''Bu zırvaların sahibi olan zat, vatan toprakları üzerinde çizdiği bu hayali hattın doğusunu muhterem milletvekillerine ne maksatla hatırlatma cüretini göstermektedir? Bahsettiği bu sanal hattı, Yüce Meclise açıklamakla hangi coğrafyayı tanımlamak ve neyi kabul ettirmek peşindedir?'' diye soran Bahçeli, şu görüşleri savundu:

''Zatın, bu sorulara vereceği namuslu cevap, milletimiz için düşündüğü ve vatanımız için var saydığı ve kabul edemeyeceğimiz geleceğin de işareti olacaktır. Bizim sorguladığımız husus, iktidar partisi adına konuşan bu milletvekilinin, Gavur Dağı ile Sivas ekseninde çizmeye çalıştığı hattın, PKK belgelerinde, Barzani haritalarında, Amerikan raporlarında ve uluslararası ihanet toplantılarında da yer aldığı gerçeğidir. Bu beyanatla birlikte, sözün sahibi ve onu alkışlayan parti mensuplarının görüşleriyle, PKK'nın Türkiye'yi görmek istediği coğrafya arasında tam bir uyum olduğu ortaya çıkmıştır.

Bu beyanatla birlikte, sözün sahibi ve onu alkışlayan parti mensuplarının görüşleriyle, PKK'nın Türkiye'yi görmek istediği coğrafya arasında tam bir uyum olduğu ortaya çıkmıştır. Bugün Başbakan Erdoğan'ın eşbaşkanlığına soyunduğu Büyük Ortadoğu Projesinin karanlık sınırlarına ilişkin dayatmalarının, artık milletvekillerinde bile şekil bulduğu, bu açıklamayla kesinleşmiştir. AKP, PKK ve Barzani aynı çizgide, asırlık Sevr zihniyeti ile bir kez daha buluşmuş ve maalesef bunun için yüce Meclis kürsüsü alet edilmiştir. Ve bize göre böylesi bir kirli zihniyet, en az PKK kadar bölücü, alçak ve ahlaksızdır.''

Bahçeli, dosyasından çıkarttığı bir haritayı milletvekillerine göstererek, ''O Sayın Milletvekili denen zat, bu haritayı işaret etmektedir. Bu haritayı işaret etmektedir. Burası Gavur Dağı, burası Sivas. Geri kalan ise onlara göre bölünmüş toprak. Kabul etmek mümkün değil'' diyerek eleştirdi.
Benzeri ifadelere, Başbakan Erdoğan'ın seçim gezilerinde de şahit olduklarını, ancak toplumsal gerginliklere fırsat vermemek için bunların bir sürçi lisan farz edip üstünde fazla durmadıklarını belirten Bahçeli, ''Ancak görünen odur ki bu ilkel siyaset ve istismarın alanı giderek genişlemiş ve maalesef Türkiye'yi yönetme iddiasındaki iktidar partisinin milletvekillerine, aziz vatanımızı ikiye bölecek bir coğrafi tasavvura da neden olmuştur'' dedi.

''ALT KİMLİK DEĞİL BÜYÜK TÜRK MİLLETİYİZ''


Başbakan Erdoğan'a, ''Beni ve partililerimi, ısrarla ve her fırsatta bir vatan coğrafyasına davetinizden neyi ummaktasınız, hangi tertipleri tezgahlamaktasınız? Hangi küresel senaryonun, eksik kalmış parçasını bizim üstümüzden tamamlamak peşindesiniz? 40. yılına girecek bir siyasal hareket olarak, nerelere gidip, kimlerle kucaklaşacağımızı siz mi tayin edeceksiniz?'' sorularını yönelten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu sinsi tahrikleriniz, vatan uğruna şahadet mertebesine ulaşmış evlatlarımıza ve kahraman milletimize yapılmış en büyük ihanet ve hakarettir. Bunun karşılıksız kalması asla düşünülemez. Şimdi değilse yarın mutlaka. Milliyetçi Hareket olarak bizim; bin yıllık kardeşlik hukukunun bozulmaması, tahrik ve tertiplerle birliğimizin sarsılmaması, küçük bir kıvılcım bekleyen vahim gelişmelere fırsat verilmemesi için gösterdiğimiz yüksek hassasiyet ve fedakarlığı, bastırdığımız milli heyecanı asla anlayamayacak olan işbirlikçilere vereceğimiz en hafif cevap şimdilik şudur; Tekirdağ da bizimdir, Şırnak da bizim, Artvin de bizimdir, Denizli de bizim. Adımız bir, anımız bir, acımız bir. Biz büyük bir aileyiz. Kuzeyden Güneye, Doğudan Batıya tek bilek ve tek yüreğiz. Biz alt kimlik ve etnik kalıntı değil, büyük Türk milletiyiz.''

ölücülüğü savunmaktadır. 40 yıllık bir siyasi parti olarak bize, siz mi yol göstereceksiniz. Biz oynanan oyunun farkındayız. Bu bize ve vatan evlatlarına yapılmış en büyük ihanettir. Şimdi değil ancak yarın mutlaka bunun karşılığını vereceğiz. "

"AĞZI OLAN KONUŞUYOR DEMEK ÇARESİZLİKTİR"

Bahçeli Erdoğan'ın 'ağzı olan konuşuyor' sözlerine de yanıt veren bahçeli,
"Son olarak Başbakan Erdoğan'ın 'ağzı olan konuşuyor' şeklindeki kendisine yakışan üslup ne kadar büyük bir çaresizlik içinde olduğunu gösteriyor.

Erdoğan'ın Kuzey Irak'taki tampon bölgeye verdiği tepki Kürt Lideri Barzani'den bile daha sert olmuştur.
Nasıl siyaset yapacağımızı Başbakan'a mı soracağız" diye konuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin, Irak'ın Kuzeyindeki mevcudiyetini Türkiye'ye onaylatmak ve meşru hale gelmek isteyen Mesut Barza'nin yeni bir tuzağına düştüğünü ileri sürerek, ''Oyun artık belli olmuştur; terörün beyni Barzani, yönetimi Kandil, destekçisi bölücüler, mihmandarı AKP'dir'' dedi.

Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli, bir taraftan dış politikada başarılı adımlar atıldığının söylendiğini, diğer taraftan da bölücü bir televizyon kanalının hala Avrupa'dan yayınını sürdürdüğüne dikkati çekti.
Terör saldırısının ilk anlarında yapılan açıklamalarda ''Yataklık edenlerden hesap sorulacak'' dendiğini, ardından ise terörü Irak'tan besleyen ve yöneten aşiret reisleri ile masaya oturulacağına dair çıkan haberlerin, tam bir çelişkinin belirtisi olduğunu ifade eden Bahçeli, ''Hükümet, terörle mücadelede tamamen pusulasını kaybetmiş, daha önce deneyip yanıldığı sözde diplomasi yolunu bir kez daha deneyerek, süreci oyalamayı tercih etmiş olduğu görünmektedir. AKP, Irak'ın kuzeyindeki mevcudiyetini Türkiye'ye onaylatmak ve meşru hale gelmek isteyen Barzani'nin yeni bir tuzağına daha düşmüş, Başbakan'ın son açıklamalarından eli silahlı teröristin hamisi ile diplomatik pazarlıkların yapılacağı açıklanmıştır'' diye konuştu.

''TÜRKİYE İKİ KÖTÜDEN BİRİNİ SEÇMEKLE KARŞI KARŞIYA KALDI''

''Aslında ne hükümetin ne de ABD'nin bu bölgeden PKK'yı uzaklaştırmak, etkisizleştirmek gibi bir niyetinin olmadığını anlamak için daha ne kadar beklenecek ve daha kaç şehit verilecektir?'' diye soran Bahçeli, şöyle devam etti:

''Hükümet, başrolünde Barzani'nin bulunduğu bir küresel oyunun içine tam anlamıyla itilmiştir. Ülkemiz, iki kötüden birini seçmekle karşı karşıya getirilmiştir. Türkiye, ya terör örgütünün sözde Irak'ın kuzeyinden uzaklaştırılması adına Kuzey Irak yönetimini adım adım tanıyarak Irak'ın üçe bölünmesine rıza gösterecek ve kendi koyduğu kırmızı çizgilerini tamamen çiğneyecektir. Ya da Barzani'nin sevk, idare ve korumasındaki PKK terör örgütünün hunhar saldırılarına maruz kalmaya devam edecek ve acılara daha uzun süre katlanacaktır. Hükümetin yıllar süren yanlış adımlarının önümüze getirdiği denklem ve sonu görünmeyen yol haritası budur. Şimdi hükümet birinci yolu ehveni şer görüp, dağdaki teröristle Irak'taki hamisi vasıtası ile görüşmeyi seçmiştir. Hükümeti Barzani'ye yanaşmaya adeta mahkum hale getiren stratejik girdabın son terör eylemleri ile ivme kazanmış olması, terörün kimin elinde bir enstrüman olduğunu, kime yaradığını, koca Türk devletinin kimlerle muhataplığa sürüklendiğini daha iyi göstermektedir. Oyun artık belli olmuştur; terörün beyni Barzani, yönetimi Kandil, destekçisi bölücüler, mihmandarı AKP'dir.''

2003'TEKİ OLAYI HATIRLATTI

MHP Lideri Bahçeli, Hükümetin terörle mücadelede tam bir bozgun belirtisi gösterdiğini, bir hükümet üyesinin açık toplumdan söz ederek, güvenlik kuvvetlerini çağrıştıracak şekilde ''Biri bizi gözetliyor'' imasında bulunmasının dikkat çekici olduğunu dile getirerek, şöyle dedi:
''Bu konuyu zımnen gündeme getiren bir hükümet üyesine ve bu istenmeyen durumu kaşıyarak kamuoyunu Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı tahrik eden medyaya bir konuyu hatırlatmak istiyorum. 2003 yılının 6 Temmuzunda, Irak'ın Süleymaniye kentinde Amerikan askerlerince Mehmetçiklerimizin başlarına çuval geçirilerek rehin tutulduğu günlerde, yönetimin bir numaralı sorumlusu olan Başbakan Erdoğan'ın gezisini kesmeyip Kayseri'de otopark açılışı yaptığı, siyasi faaliyetlerine hiçbir şey olmamış gibi devam ettiği unutulmayacak bir seviye kaybı olarak henüz hafızalarımızdadır. Bu açıdan doğru ve haklı eleştirilere yer, zaman, ortam ve sonuçları itibariyle yaklaşmalı, başkalarının hatalarını alkışlarken, kendi kusurlarını örtbas edecek bir ahlaksız yaklaşımdan kaçınılmalıdır. AKP medyası önce iğneyi kendisine batırmalıdır.''

GÜVENLİK BÖLGESİ ÖNERİSİ

Devlet Bahçeli, daha önceki grup toplantısında Irak'ın Kuzeyinde, ''Güvenlik Bölgesi'' oluşturulması teklifinin geri çevrildiğini anımsatarak, ''Oysa Kuzey Irak sınırları içerisinde uygun arazi koşullarında oluşturulacak 'Güvenlik Bölgesi' önerimiz, bizim için terörist saldırıları bir nebze olsun hafifletmek, teröristi kaynağında tespit ve imha etmek fikrine dayalı önleyici ve caydırıcı tedbirlerin bir bölümünü ihtiva etmektedir'' dedi.

Başbakan Erdoğan'ın bu önerilerini ''Ağzı olan konuşuyor'' şeklinde bir ifadeyle kendisine yakışan bir seviyede ele almasının, içine düştüğü çaresizliğin tezahürü olduğunu öne süren Bahçeli, şunları kaydetti:
''Bizim anlayamadığımız husus, Irak'ın kuzeyindeki topraklarda oluşmasını istediğimiz güvenlik bölgesi teklifimizin Başbakan Erdoğan'ı neden bu kadar ürkütmüş olduğudur. Teklifimiz üzerine, Barzani'den bile daha fevri tepkiler veren ve bir panik hali gösteren Başbakan'ın, acaba Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak'a girmeyeceğine dair birilerine verdiği bir sözü mü vardır? Kandil Dağı'na operasyon yapılmayacağına yönelik olarak kapalı kapılar arkasında bir güvence mi vermiştir?

MHP, milletimiz ve devletimiz için doğru bildiklerini hiçbir tesir ve dayatmaya izin vermeksizin tamamen hür iradesi ile dile getiren muhteşem bir siyasal harekettir. Sayın Başbakan, nasıl siyaset yapacağımızı, hangi konuları siyasete taşıyacağımızı senden mi öğreneceğiz? 'Terörle siyaset olmaz, krizle siyaset olmaz, diplomasiyle siyaset olmaz' diyerek hayatın her alanına yasak getirmeye çalıştığın özürlü siyaset zihniyetinin takipçisi mi olacağız? İnançların istismarı, vicdanların sömürüsü, gurbetçilerin aldatılması siyaset olacak, bizim makul tekliflerimiz, samimi yaklaşımımız, çözüm yollarımız ve milli duruşumuz siyaset sayılmayacak. Bu durumu milliyetçi siyaset anlayışımız şiddetle reddeder. MHP, dün olduğu gibi bugün ve bundan sonra da söyleyeceklerini hiç kimsenin iznine ve icazetine bırakmadan yüksek sesle haykırmayı sürdürecektir. Sayın Başbakan, sizin düşüncelerinizi nasıl ifade ettiğiniz bizi hiç ilgilendirmez. Ama biz ağzımızla konuşur, beynimizle düşünür, aklımızla kavrar, sevgimizle kucaklar, gönlümüzle coşar, yüreğimizle inanırız. Bayrağımızla gururlanır, şehidimizle ağlar, destanlarla bağlanırız.''

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti Hükümetini dünyada yaşanan finansal krizi ciddiye almamakla suçlayarak, ''Başbakan Erdoğan ve hükümeti, bu tehlikeyi ne kadar görmek istemese de yangın kapımıza kadar dayanmıştır'' dedi.

Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Bahçeli, dünyada yaşanan finansal krizi değerlendirdi. Küresel ekonomik sistemin tıkanma aşamasına geldiğini, işleyişin ciddi oranda bozulduğunu ve bunların sonucunda, iflasların, şimdilik finans sektöründe yaşanan bir dönemden geçildiğini vurgulayan Bahçeli, ''yoğun bakıma alınan finans kuruluşları ile ateşi yükselen üreten sektörlerin, kapsamı sürekli genişleyen belirsizliğin içinde adeta çırpındığını'' anlattı.

ABD'de, faizlerin yükselmesiyle birlikte, zaten hassas ve kritik bir durumda olan saadet zincir halkalarının koptuğunu, küresel ekonominin tam bir yangın yerine dönüştüğünü ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:
''Ekonomilerdeki buhranın dalga dalga yayıldığı böylesi bir zamanda; Türkiye ekonomisine yön verenlerdeki atalet ve vurdumduymazlık, teşhis ve ön almadaki gecikme, ilgi ve gayretteki zafiyet, zaten var olan sorunları daha da artırabilecek ve sonuçta içinden çıkmayacağımız bir açmaza yol açabilecektir. Başbakan Erdoğan ve hükümeti bu tehlikeyi ne kadar görmek istemese de yangın kapımıza kadar dayanmıştır. Küresel ekonomideki kriz tufanının ve tırmanan belirsizliğin ortaya çıkardığı ağır sorunların Türkiye ekonomisinde yol açabileceği travma, görüldüğü kadarıyla hala AKP hükümeti tarafından ciddiye alınmamaktadır. Ekonomide depresif halin yaygınlaşmaya başladığı ülkemizde, yılların biriktirdiği fay hattı çatırdamaya başlamıştır. Önümüzdeki süreç, ekonomik büyümenin düşeceği, işsizliğin yaygınlaşacağı, yoksulluğun bir çığ gibi artacağı bir dönemi işaret etmektedir. Küresel ekonomiyi kasıp kavuran ekonomik kriz saldırısını durdurabilmek için, hükümetler ve merkez bankaları tedbir üzerine tedbir alırken, Türkiye'de başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, bazı AKP;li bakanların 'Gereken tedbirler alınacaktır' sözleri, ciddiyetsizliğin ve şaşkınlığın bir göstergesi olarak değerlendirilmelidir.''

"BİZE BİR ŞEY OLMAZ YAKLAŞIMI...''


MHP Lideri Bahçeli, ''Bize bir şey olmaz' yaklaşımlarıyla, sürekli üstü örtülen ve görmezden gelinen büyük ekonomik sarsıntının, umursamaz politik tavırlarla geçiştirilemeyeceğini sorumluluk sahibi siyasi iradenin iyi bilmesi gerektiğini söyledi.

''Türkiye'nin bu krizi birçok dünya ülkesine göre daha az bir zararla atlatacağını iddia eden Başbakanın, bildiği ve aldığı önlemlerin ne işe yaradığı da çok yakın bir zamanda net bir şekilde millet tarafından görüleceğini'' dile getiren Bahçeli, şunları kaydetti:

''Temennimiz; açıklamaları ve konuşmalarından ekonomi nosyonuna ne kadar yabancı olduğu anlaşılan Başbakan Erdoğan;ın, 'Ayağımızı yere sağlam basıyoruz' diyerek, küresel krizi hafife almasının muhtemel acı faturasına milletimizin maruz kalmamasıdır. Aziz vatandaşlarımız yaş yere basarken, elbette ki göz kamaştıran servetini dolarda tutan Sayın Başbakan, kriz sonucunda yükselen doların seyrinden memnundur ve ayağını gerçekten sağlam yere basmaktadır. Bize göre Başbakanın yere sağlam basmaktan anladığı budur. Başbakan Erdoğan ve yol arkadaşlarında var olan kafa karışıklığı, hala atılması gereken adımlarla ilgili ciddi bir belirsizliğin hakim olması kaygılarımızda haklı olduğumuzu göstermektedir. Yaklaşmakta olan krizin, Türkiye ekonomisini, özellikle ihracat ve dış kaynak temini bağlamında etkileyeceği ortadayken, Başbakan Erdoğan'ın cari açığı ürkütücü göstermenin yanlışlığına vurgu yapması; derin bir gaflette olduğunun ispatıdır. Başbakan Erdoğan'ın yalan ve hamasetle ürettiği ve kendi siyasi başarısına bağlı olmayan ekonomideki göreceli istikrar halinin boyaları dökülmekte, sözde başarı masalları, var olan olumsuzlukları artık gizleyememektedir. Bu hükümetin, tıpkı ve aynen palazlandığı siyasi ve ekonomik şartlara benzer bir şekilde milletimizin gündeminden gideceği günler yakındır.''

''ESNAF VE SANAYİCİNİN FERYADI İŞİTİLMİYOR''

Başıbozuk ve kaynağı belli olmayan sermayeye ''nasıl ve nereden gelirse gelsin'' denilerek kucak açıldığını ve buna yüksek reel faiz ödendiğini ifade eden Bahçeli, bu durumun da bakkal poşetlerinin, market filelerinin ve pazar sepetlerinin her geçen gün daha da boşalmasına neden olduğunu söyledi.

Esnaf ve sanayicilerin artan feryatlarının Hükümet tarafından işitilmediğini öne süren Bahçeli, sözlerini şöyle tamamladı:

''Bir tarafta şikayet ederken, öbür yanda yüksek faizin devam etmesi için elini ovuşturan hükümet; vatandaşlarımızın gece gündüz çalışıp elde ettiği kazancını bağımlı olduğu faize teslim etmektedir. Bu fasit döngünün devam etmesi ve sanal başarının sürmesi için faize mecbur olan AKP Hükümetinin; bu döneme kadar yelkenini şişiren, arkasında dayanak olan dış dünyadaki olumlu hava da kaybolmuştur. Başbakan Erdoğan'ın bastırmaya çalıştığı sıkıntısının ve hükümet üyelerindeki telaşın asıl sebebi de budur. Sayın Başbakanın, devri iktidarında günü kurtarmasına yardımcı olduğu ve sahte başarılarına kapı araladığı; dış konjonktürdeki iyimser hava ve uygun ortamın artık bir daha geri gelmeyeceğini iyi anlaması; hem kendi açısından, hem de milletimizin geleceği bakımından yararlı olacaktır. Sürekli krizin bir fırsat olarak değerlendirilebileceğini iddia eden AKP zihniyetine sormak lazımdır? Madem böyle bir niyet ve düşünceye sahipsiniz; o zaman elinizi tutan mı var? Ne bekliyorsunuz krizi fırsata çevirmek için?...''

AA