kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
14 Eylül 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki İslam sanatı sergisi, açıldığında yoğun ilgi gördü.

Kendimizi, İslami burjuva kültürünün malı, mülkü kılamamış haldeyiz

13.09.2008
İLİŞKİLİ HABERLER
Kendimizi, İslami burjuva kültürünün malı, mülkü kılamamış haldeyiz
- İlk post-modern toplum biz miyiz?
- Hayır, post-modernizm ile ilgisi yok bunun. Bu, post-modernlik değil, geleneksel ile modernin, Batılı ile Doğulu olanın uyumlu bir aradalığı. Örneğin sahihlik bu duruma işaret eder ki, Yahya Kemal bunu yapmıştır. Böyle bir soyağacı vardır aslında; bu bir aradalığı mülk edinmiş bir şairler soykütüğü vardır. Ahmet Haşim ve Yahya Kemal, bu ağacın en ön sıralarında yer alır. Nedir bunların yaptığı? Kemal'in şiirinde hem Nedim, hem Baudelaire vardır. Haşim'in şiirinde hem Şeyh Galip hem de post-sembolist diyebileceğimiz Albert Samain, Emile Verhaeren veya Henri de Reginer gibi birtakım Fransız şairleri vardır. Bu soykütüğü, Nazım Hikmet ve Necip Fazıl ile devam eder. Behçet Necatigil ve Asaf Halet Çelebi hemen onların arkasından gelen kuşağı oluşturur. Örneğin Haşim'in şiirine baktığımızda, onun şiirinin Batılı kaynakları üzerine yapılmış çalışmalar mevcuttur. Ayrıca onun Şeyh Galib'e de neler borçlu olduğunu işleyen metinler bulunur. Dolayısıyla bu sahihlik meselesini metinlerarasılık diye çevirebileceğimiz durumla açıklamamız mümkündür. Edebiyatımızda bu birlikteliğin müktesebatını temel edinmiş bir şairler kuşağı bulunur. Bu konuda bir Osman Hamdi Bey'i değil ama, Erol Akyavaş'ı da örnek vermek isterim. Böyle bir sahihliği, görsel düzlemde gerçekleştiren bir kimliktir kendisi. Yani bunlar bir sentez değildir.

- Bu bilincin eksikliği, günümüzdeki görsel ve kültürel zayıflığın temeli mi?
-
Estetiğin alımlanması, her şeyden önce belli bir 'elitist' bilince sahip olmakla ancak mümkün. Tabii, popüler düzeyde böylesine bir estetik terbiyesinden geçilmemiş olduğu içindir ki, İslam sadece akaitten ibaret sanılmaktadır ve bu, büyük ölçüde de oryantalistlerin işine yaramaktadır. Çünkü başta Arnold Toynbee olmak üzere birçokları, İslâm'ın bir din olduğunu ve medeniyet üretmediğini öne sürmek imkânına kavuşmuşlardır.

- Manzara sizi endişelendiriyor mu?
- Bugün artık, popüler kültürün hayatımızda başat bir rol oynadığını, hatta 'lumpen', bir sınıfa atfedilmesi mümkün olmayan, 'kitsch' bir kültürün bizi bütünüyle kuşatmış olduğunu söylemekte beis görmüyorum. Bir örnek vereyim: Elitist, birkaç önemli şirketin genel müdürünün bulunduğu bir yemekte birlikte olmuştum. Bu insanların önce hafif bir yemek müziği ile başlayan bir sofra beraberliğini, daha sonra "Yahu nedir bu Allahaşkına, şöyle bir arabesk koyun da dinleyelim," şeklinde değiştirdiklerine ve bir İbrahim Tatlıses müziğiyle kalkıp "Allah, allah, allah bu nasıl sevmek," diye kalkıp göbek attıklarına uzun yıllar önce tanık oldum. Bu, bizim 'elitist' manada bir İslami kültürden değil, ama genel olarak elitist bir İslami burjuva kültürünü henüz temellük edememiş ve kendimizi bu kültürün malı, mülkü kılamamış olmamızdan ötürüdür.