kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Haziran 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Fırat (solda) 23 yaşında, Maltepe Üniversitesi'ni bitirdi şimdi stajyer avukat. Aras; (en sağda) İstanbul Bilim Üniversitesi, Tıp Fakültesi mezunu. Cerrah olmak istiyor. Alaz 12 yaşında.

Darüşşafaka olmasaydı biterdim!

DOÇ. DR. ÖZKAN PEKTAŞ:..
Dokuz yaşımdaydım, babam bir gece kalp krizi geçirdi. Öldü. İmdadıma Darüşşafaka Lisesi yetişti. Ama okulda adım, 'Ankaralı ağlayan çocuk'tu!

Çocuk hakikaten annenin, ama babayla erkekliği öğreniyorsun. Babam deodorant sürmezdi, "Erkek barut gibi kokar oğlum," derdi.

Darüşşafaka olmasaydı biterdim. Terbiyeli olmakla terbiyesizlik arasında öyle incecik bir çizgi var ki... Yatılı okul, çocuğu adam eder. Gece hep birlikte yatıyorsunuz, elinizi yıkamazsanız, dişlerinizi fırçalamazsanız, kokarsanız olmaz. Orada bir toplumsal yaşam ve kuralları var.

- Babanızı nasıl kaybettiniz?
- Ö.P:
Dokuz yaşımdaydım. Bir gece kalp krizi geçirdi. 59 yaşında aniden kalp krizinden vefat etti. Annem çalışmıyordu. Beş parasız kaldık. Sonra annemi babamın yaptığı işe aldılar, MTA'da (Maden Tetkik Arama) memur olarak başladı. Kız kardeşimle ben aynı evin içinde. Onu alıp anaokuluna falan götürüyordum. Şimdi bizim oğlanları karşıdan karşıya geçirtmiyoruz... Maddi açıdan okumamız imkânsız. Sınava girdim. Ardından 'Fakir misin, değil misin?' diye eve gelip incelediler. Evde soba mı kalorifer mi var, televizyon var mı, yok mu baktılar. Yıl 1969. Annemin, evin durumuna baktılar ve kabul ettiler Darüşşafaka'ya. Babamı yeni kaybetmişim, annemden ayrılmışım. Yatılı gitmişsin, dışarı çıkmak yasak...

- Anneniz ne sıklıkla geliyordu?
- Ö.P:
Üç-dört ayda bir geliyordu. Çarşamba günleri görüş günleriydi ama sık gelip gitmeler olmuyordu, maddi durumdan ötürü. Lise sona kadar 600 kişilik yatakhanede kalıyorduk. Yastığını ne zaman temizleyeceksin, çorapların yıkanma süresi, ayakkabıların boyanma süresi, tüm bunları öğreniyorsun. Bizden iki dönem sonra kızlar da geldi. Böylece kendimize dikkat etmeye başladık. O dönem öyle ki, kız arkadaşının gözüne bakanlar evlendiler. Şimdi 40 yıllık evliler. Bizim zamanımızda bir kızla öpüştüysen gidersin yani evliliğe...

- Babanızdan ne hatırlıyorsunuz?
- "İnsanların gözünü doyuracaksın," derdi. Misafir geleceği zaman anneme çeşit çeşit yemek hazırlatırdı. Bir gün sokakta mısır istemiştim, annem tokat atmıştı. Babam anneme çok kızdı. "Çocuğun hiçbir şekilde gözünün bir şeyde kalmasına neden olma, ne istiyorsa ver doysun bu yaşta," dedi.

- Baba ne demektir sizin için?
- Ö.P
: Çocuk hakikaten annenin, ama babanın yeri çok önemli. Erkekliği öğreniyorsun. Babam deodorant sürmezdi, annemin deodorantlarını sürdüğümde "Erkek barut gibi kokar oğlum," derdi. Darüşşafaka'da size tam bir babalık gösterirler. Orada her türlü insan çıkıyor ama psikopat çok nadir. "Dışarıda kesinlikle sigara içemezsin, bağışlar kesilir. Cezalandırılırsın. Bir sınıf üstüne ağabey demek zorundasın..."

- Darüşşafaka olmasaydı?
- Ö.P:
Biterdim. Baba figürünün olmaması antisosyal olmayı getiriyor. Terbiyeli olma ile terbiyesizlik arasında öyle incecik bir çizgi var ki... 10 yaş öncesi anne ve baba kaybı, ciddi psikopat etki getirebiliyor. Kayardım.

- Neden erken evlendiniz ve hemen baba oldunuz?
- Ö.P:
Çocuk benim için çok önemli. Yani bana minicik bir çocuk bıraksan, bir hafta geçiririm. 23 yaşımda ilk çocuğu kucağıma aldım. Bir taraftan Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde çalışıyorum, hafta sonları İngilizce, matematik dersleri veriyorum... Mutsuz bir evlilik yaptım. İki oğlumu da alıp boşandım. Akademik başarı benim için çok önemli. Kitap için her şeyimi satarım. Ama başka bir şey için bir kuruş bile vermem.

Babam iktidardır aramızdaki adı Don Corleone!
- Çocuklar, neden annenizle değil de babanızla kaldınız boşanmadan sonra?
- Fırat P:
O sırada öyle gerekiyordu. Ama babamın bazı kriterleri vardır. Okul başarısı çok önemlidir. "Biz dağılıyoruz, çocuklar ne olacak," diye toparladı. Annem o konuda daha yumuşaktır ama babam zordur. Bir zayıfın gelsin, eve hocalar gelir hemen. Olay toparlanır. Babam iktidardır. Aramızdaki kod adı da Don Corleone!

- Bir psikiyatr ağlar mı sık sık?
- Ö.P:
Ağlamadım da çok üzüldüğüm zamanlar oldu. Büyük oğlum bütün zorlukları yaşadı benimle. Ortanca şanslıydı, en küçüğü ağır şanslı. O beni iyi tanır da bana kızgındır biraz. Büyük oğlum cefamı çok çekti. Beş kuruş param yokken de yanımdaydı. Hâlâ ağır işleri ona veririm. Zagor gibidir.
- Aras P: Babamın getirdiği disiplin sayesinde okuduk biz, yoksa okumuyor olabilirdik. Önümüze hedef koyan, sürekli bu hedefi zorlayan bir yapısı vardır.
- Ö.P: Düşünebiliyor musun Tuluhan, Türkiye'de uyuşturucu ve alkolle ilgilenen bir doktorun çocuğunun uyuşturucu kullanmasını. Hep ondan korktum. Ortanca bana kızdığında "Baba, uyuşturucu bağımlısı olacağım," derdi.
- A.P: Babam paranoyaktır. Bir ara uyuşturucu kullandığımdan şüphelendi. O derece yani. Odamızı arardı, sigara içip içmediğimize bakıyordu. Kanıt istedi. Saç telimden örnek alındı, sonuçlar kullanmadığımı ortaya koydu. Kızmıştım çok.
- Ö.P: Oturduğumuz mahallede kullanan birileri vardı, beni uyardılar, herhalde "Oğluna dikkat et," der gibi.

- Neyi kaldıramazsınız oğullarınızla olan ilişkinizde?
- Ö.P:
Saygısızlığı ve başarısızlığı! Hırsı olmayan insana dayanamıyorum. Tatillerde bile sabah erken uyandırıyorum çocukları. Gece 4'te yatmışlar, fark etmez!