kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 2 Haziran 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

DTP'nin güvercini: Artık birbirimizi yaralamayalım

ECEVİT KILIÇ
ECEVİT KILIÇ
DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk: Türk ve Kürt çocuklarının ölümünü kabullenemiyorum. Ölü sevici değiliz. Çatışmasızlık için bürokratlar, emekli askerler ve siyasetçilerin içinde yer aldığı bir inisiyatif şart. "PKK ile masaya oturulsun" demiyorum..
Bu hafta Haftanın Sohbeti'nin konuğu DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk. DTP'de son dönemlerde ciddi bir ayrışma dikkat çekiyor. Bir tarafta barışı, kardeşliği ve birlikte yaşamayı savunan Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'lar. Diğer tarafta ise radikal kanat olarak nitelendirilen Emine Ayna ve Parti Merkezi'ndeki ekip. Nurettin Demirtaş'in cezaevine girmesinden sonra partinin başkanlık koltuğuna da Emine Ayna oturdu. Ama Ahmet Türk'ün "PKK, Kürt halkına zarar veriyor" sözünden sonra parti içi gerginlik iyice arttı. Sonunda Ahmet Türk, Grup Başkanlığı'ndan istifa etti yerine ise Emine Ayna geldi. Bu barış yanlısı isimlerin tasfiyesi olarak algılandı. Tüm bunları partinin eski eşbaşkanı ve bir dönem Abdullah Öcalan'ın avukatlığını yapan Aysel Tuğluk ile konuştuk.

*Ahmet Türk istifa etti. DTP'de bir ayrışma mı var? Bütünlüğümüzü zedelemeyecek demokratik tartışmalar içindeyiz. Demokratik siyaseti, demokratik çözümü ayrıntılı bir şekilde tartışıyoruz.

ÖLÜ SEVİCİ DEĞİLİZ

* Parti içinde siz de barışı ve ortak geleceği savunan isim olarak biliniyorsunuz. Parti içindeki başka isimler de "şahin" olarak nitelendiriliyor...
Mevlana'nın çok sevdiğim bir sözü var; "Dün dünle gitti cancağızım, artık yeni şeyler söylemek lazım." Kamuoyu belki de bu alışık olmadığı "yeni şeyler" sebebiyle bu biçimde algılıyor. Şahsen, siyasetin bu biçiminin doğru olduğuna inanıyorum. Siyasetçiler toplumsal hassasiyetlere duyarlılık göstermelidir. Kader birliği yapmış iki halkın birlikte yaşamasını zorlaştıracak ve ortak geleceğini riske edecek söylemlerden kaçınmak gerekiyor. Birbirimizi daha fazla yaralamamalı, yormamalıyız.

* Ahmet Türk'ün "PKK'nın silahlı mücadelesi Kürt halkına zarar veriyor" sözüne ne diyorsunuz? Düzetti ama yine aynı anlama gelen şeyleri söyledi. Şiddetin çözümsüzlüğüne işaret ettiğini düşünüyorum. Şiddetin hem hak arama hem de bastırma yöntemi olarak reddedilmesi gerekiyor. Yaşadığımız çağ da bunu kabul etmez. Askerler de zaman zaman "Bizim yapabileceğimiz bu kadar" diyor ve sorunun başka yönleri olduğunu ifade ediyorlar. PKK da silahın çözüm olmadığını söylüyor. Bu nokta çok önemli. Buradan bir çatışmasızlık sürecini geliştirebiliriz. 1924'ten sonra Türk-Kürt ilişkilerine çatışma hâkim oldu. İnkâr ve isyan süreciydi. Ancak bu dönem artık bitmeli. Demokrasiyi benimsemeyenlerin sığabileceği bir dünya yok. Bu saatten sonra yaşanacak her ölüm her acı her çatışma hem Kürtlere hem de Türklere zarar verecektir. Bundan sonra çatışmalı sürecin yaratacağı sonuçlar daha ağır olacaktır onlara bakmak lazım.

* Neler onlar? Birincisi Kürt ve Türk halkının birlikte yaşama dinamiklerini tahrip edecektir. İkincisi de silahlar, sivil siyasetin, dolayısıyla çözümün alanını daraltıyor. Belki bu çatışmalardan herkesin faydası var ama Türklerin ve Kürtlerin yoktur. Bu bir tuzak. Toplumun da büyük bölümü çatışmaların bitmesini, sorunun çözülmesini istiyor. En başta da çocuklarını yitirmiş aileler. Tuzu kuru siyasetçiler ise hamaset ve milliyetçi ajitasyonlarla savaşçı kesiliyor. Bu hepimiz açısından geçerli. Bunu yapmak ne vicdanidir ne de ahlakidir. Kürt ve Türk çocuklarının ölümü üzerinden hiç kimse siyaset yapmamalıdır. Ölümler, acılar nasıl politik bir malzeme haline getirilebilir? Biz ölü sevici değiliz. Bu çatışmalarda yoksul Kürt ve Türk çocuklarını kaybediyoruz, bunun kime ne yararı var? Yapılması gereken çatışmasızlığı sağlamaktır.

SİVİL İNİSİYATİF

* Nasıl?
Kritik eşikteyiz. Ya çatışmasızlık ve demokratik çözüm sürecine evrilecek ya da konuştuklarımızın anlamını yitireceği bir felaket süreci yaşayacağız. O nedenle sivil bir çözüm geliştirmek için biz siyasetçiler inisiyatif almalıyız. PKK ile oturulsun, konuşulsun demiyorum. Çatışmazlık için sivil bir inisiyatifin oluşturulması gerekir. Asıl mesele herkesi ve her gücü çözümün bir parçası haline getirecek ve çatışmazlığı sağlayacak sivil inisiyatifin oluşturulmasıdır.

* Kim alacak bu inisiyatifi? Elbette bizler. Adına "Ankara İnisiyatifi" denilebilir. Sivil irade olmalı. Bu inisiyatife siyasi iktidar da destek verebilir. İçinde bürokratlar, emekli askerler, kanaat önderleri, aydınlar, siyasetçiler, sözü ve eylemi olanlar yer almalı. Bu inisiyatif çalışmalarına "Cumhuriyet'i etnik kimliklerden arındırmak ve daha fazla demokrasi" hedefiyle başlamalı.