kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 20 Mart 2008, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Sevgiyi söylemek.. Söyleyebilmek..

Kitaplığımı tasnif etmeye nihayet başlayabildim.. Hepsi birer birer elden geçiyor.. Okuma şansım olanları ayırıyorum.. Olmayanları ayrı bir yere yığıyorum.. Bunları köy okullarına gönderme niyetim var.. İsteyen köy okulu müdürleri bana yazarsa yollarım, mümkün olduğunca..
Yıllardır el değmemiş olanlar var aralarında.. Elime aldığımda içinden fotoğraflar düşenler var.. Albüme koyamamışım hemen.. Üşenmişim herhalde.. Kırışmasın diye kitabın arasına koymuşum.. Unutmuşum.. Ne eski dostlar, ne eski anılar çıktı kitap aralarından..
Birinden ince bir kâğıt düştü yere, üzerindeki tozu silkelemek isterken.. Eğildim, aldım.. Kartvizit boyunda ve sigara kâğıdı kadar da ince.. Üzerinde şunlar yazıyor aynen..
"Günün birinde, benim seni sevdiğim kadar beni sevecek birisi çıkarsa karşıma, ne kadar mutlu olacağımı bir bilsen.."
Altındaki imzayı hatırladım..Yıllardır görmediğim ve duymadığım bir kıza aitti.. 15 yıl kadar önce flört etmiştik.. Öylesi bir flört işte.. Ben ondan çok hoşlanmıştım.. O da benden çok hoşlanmış olmalıydı.. O yüzden sürdü gitti zaten.. Ama ötesini konuşmadık.. Onun beni sevdiğini hiç düşünmedim.. Anlamadım da..
Ama söylemedi de..
Oysa beni ne kadar severmiş meğer ve nasıl mutlu edeceğine inanırmış.. İfadenin güzelliğine bakar mısınız?.. Ama bana söylemedi..
Niye söylemedi?..
Niye söylemedi de, yazdı ve o kitabın arasına koydu?..
Kitabı benden okumak için almış, sonra iade etmişti.. Okumak için mi almıştı gerçekten..
Yoksa o notu bana ulaştırmak için küçük bir plan mı yapmıştı?..
Ya da, notun nasılsa o an elime geçmeyeceğini tahmin etmiş, "Yıllar sonra bu kitabı ele alırsan, beni hatırla ve neler kaybettiğini düşün" diye bir veda notu mu bırakmak istemişti?..
Hepsi de olabilir..
Hiçbiri de olmayabilir..
Kadınların mantıkları ile fikir yürütebilmek için o mantığa sahip olmak.. Erkek kafası ile kadını sorgulamaya ve yargılamaya kalkarsak, çok yanlış boyutlara varabiliriz.. Zaten amacım kimseyi yargılamak da değil..
Düşünür haklı.. "Kadınları anlamaya çalışmayın. Onlar anlaşılmak değil, sevilmek için yaratılmışlardır."
Mesele şu..
O notta yazdıklarını, bana söyleseydi eğer, o zaman.. Her şey sıcak, sımsıcakken.. Acaba, yaşantımızın en azından bir kesiti ne kadar değişirdi?..
Yaşayabileceğimiz neleri yaşamadık acaba, kim bilir?..
Böylesi daha mı iyi oldu?.. Bilmem.. Halimden şikâyet ettiğim yok..
Ama "Öylesi" nasıl olurdu acaba?.. Onu bilmeme imkân yok..
Pişman olacaksan, yaşadıklarından ol.. Ne yaşadığını bilirsin.. Ama yaşamadığından pişman olacaksan eğer, hapı yuttun.. Ne kaybettiğini asla bilemezsin, derim ya hep..
Onun için söylüyorum işte.. Birini seviyorsanız, çekinmeyin, vakit geçirmeyin, hemen söyleyin..
Hemen..
Belki bir daha söyleme fırsatı elinize geçmez.. Ya da söylediğinizde çok geç olmuş olabilir. Bu küçük kağıttaki olduğu gibi..
(10 Eylül 2000'de yayınlandı)