kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 20 Mart 2008, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERGUN BABAHAN

"Öteki"ni anlamak, birlikte yaşamak

Türkiye, AK Parti'nin kapatılmasından yana olanlarla, böyle bir gelişmeye şiddetle karşı çıkanlar arasında ikiye bölünmüş durumda.
Seçimden önce belli ölçüde hissedilen, seçim sonrası giderek tırmanan ikiye bölünme durumu artık çok net bir şekilde görülüyor.
AK Parti ve Demokratik Toplum Partisi'nin kapatılmasından bağımsız bir bölünme Türkiye için en büyük tehlike.
Kimsenin karşısındakini anlama çabası içine girmemesi, karşı cephe olarak kabul ettiğini düşman kabul etmesi hali çok ağır basıyor.
Böyle bir ülkenin sağlıklı biçimde yoluna devam etmesi kolay görünmüyor.
Burada iktidar partisinin de kusuru olduğunu kabul etmek gerekir, ancak tepesinde kapatma tehdidi "Demokles'in kılıcı" gibi sallanan bir partiyi eleştirmek ne kadar etik, tartışılır.
İktidar, laikçi kesimin kaygılarını, endişelerini anlamakta sıkıntı çektiği için böyle bir hava doğdu. Ama laikçi kesim de, muhafazakarları anlamak için hiç çaba göstermedi.
Başörtülü kızların üniversiteye girme hakkı kazanması, "kaos" olarak yorumlandı.
Muhafazakar kesim toptan şeriat isteyen bir grup olarak görüldü. Bu kesimin modernleşme, değişme çabaları ciddiye alınmadı.
Etyen Mahçupyan, dünkü Taraf'taki köşesinde çok güzel vurgulamıştı:
"Muhafazakar kesim dindar kalmasına rağmen sekülerleşmekteydi. Modernist bir bakışla kavranması zor olan bu durumun sırrı ise dindarların din anlayışlarını yeniden kurarken kendi günlük hayatlarını da modern dünyanın gerekleriyle ilişkilendirmeye başladı.
Nitekim başörtüsünün son dönemde kazandığı özgürleştirici, kadını erkekten ve aile baskısından kurtaran işlev, bu değişim sürecinin uzantılarından biridir."
Şimdi bu kesime toptan bir şüpheci bakış açısıyla yaklaşılıp "tehlike" olarak algılama çabası ağır basıyor.
Bu nedenle Anayasa Mahkemesi'nin vereceği karar, sadece siyasi partilerin geleceğiyle ilgili olmayacaktır, toplumun barış içinde bir arada yaşama azmine ilişkin bir değerlendirme olacaktır.
Türkiye, devletin tüm kurumlarıyla insanlarının birbirini dışlamadığı, birbirini anlamaya çalıştığı bir atmosferi yaratmak zorundadır.
Herkesin, karşısındakini kendisini yok etme çabası içinde gördüğü bir ortamda bütün toplum zarar görecektir.
Yakın geçmişimiz böylesi kamplaşmalar sonucu ödediğimiz ağır bedellerle dolu.
Tarihten ders alan bir toplum, iktidarı ve muhalefetiyle böyle bir gidişatın risklerini görecek kabiliyettedir.
"Öteki"ni anlama çabası herkese düşen bir görevdir.
Partiler var olsa da olmasa da, toplumda birbirini bu şekilde gören kesimler var olacaktır.
Bu ise hepimizin rahatsızlık duyması gerekin bir tablodur.
Demokrasi bunun için vardır zaten.