kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 3 Mart 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ÜLKÜ TAMER

Dikiş makinesiyle bile fotoğraf çeker

Ara Güler'i 1960'ların başında tanımıştım. Çiçeği burnunda bir yazar olarak Edebiyatçılar Birliği'nin üyesiydim. Birlik, açılacak Kitap Sergisi'nin hamallığını öteki genç üyeler Kemal Özer, Adnan Özyalçıner, Onat Kutlar, Doğan Hızlan'la benim üstüme yüklemişti.
O zaman "Fuar" lık halimiz yok, üye yazarların yapıtları sergilenecek, bir köşede de meraklısına kitap satışı yapılacak. Belediye'yle görüşüldü, Harbiye'de, şimdi İstanbul Şehir Tiyatrosu Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nin bulunduğu yerdeki Sergi Salonu bir haftalığına kiralandı.
Kolları sıvadık. Ne yapacağız? Sergiyi hazırlayacağız. Ara Güler'den yazarların büyük boy fotoğraflarını alacağız, yayınevlerinden kitap toplayacağız, onları sergi salonuna götürüp bir şeyler yapacağız işte.
İşin hamallık yanı kolay. Asıl sorun Ara'dan fotoğrafları koparabilmek. Ne zaman evine gitsek, "Yarına hazır," diyor Ara, gönlümüzü almak için de boyuna fotoğraflarımızı çekiyor. Sonunda, Yeditepe yayıncısı Hüsamettin Bozok'un da yardımıyla, "yarınlardan bir gün" o iş tamamlandı. Kaptık fotoğrafları, doğru sergi salonuna. Kitapları zaten taşımıştık. Kolları sıvayıp düzenlemeye giriştik.
Bir parantez açayım burada. Eflatun Cem Güney'in fotoğrafıyla ilgili bir anımı aktarayım.
Yan yana panolar vardı. Her panoya bir yazarın fotoğrafını asıyor, altına da kitaplarını sıralıyorduk.
Sıra Eflatun Cem Güney'in fotoğrafına gelince yanımızda yazarın kendisi beliriverdi. Köşesinin nasıl düzenleneceğini merak ediyordu sanırım. Eflatun Bey dünyanın en yakışıklı insanı sayılmazdı doğrusu. Ayrıca, Ara da onu Robert Taylor gibi göstermek için hiç mi hiç çaba harcamamıştı.
Fotoğrafı asarken tepemizde bir kahkaha patladı ansızın. Baktık, bir delikanlı. Parmağıyla fotoğrafı göstererek katıla katıla gülüyor. Bir ara gülmeyi kesti, "Surata bak!" diye bağırdı. "Drakula desem, Frankenştayn mı... Karanlıkta görsem kalpten giderim."
Daha da uzatacak. Eflatun Bey'e döndüm hemen. "İyi oldu mu?" diye sordum.
Delikanlı, bir fotoğrafa, bir Eflatun Beye baktı, sonra ansızın ortadan yok oluverdi. Eflatun Bey de kayıplara karıştı, hafta boyunca bir daha da görünmedi.

Ama Ara'yı sık sık gördük. Bu görüşmeler dostluğa çevrildi sonradan. Nice fotoğraflarımızı çekti Ara. Ama hiçbirini değil elime almak, görmek mutluluğuna bile erişemedim.
Dünyanın en güzel insanlarından biridir o. Bulunduğu yerde keyif eksik olmaz. Küfrederken bile kahkahayı basar.
Yayınevi yöneticiliği yaptığım dönemde bir gün alı al moru mor geldi.
"Hayrola?" dedim.
"Ne adamlar var... İyi fotoğraf çekiyormuşum... Soruyorlar, fotoğraf makinen ne marka diye!.. Yahu, makineyle ne ilgisi var bunun! Şimdi en iyi daktiloyu alsam en iyi romanları ben mi yazarım? Fotoğraf makineyle çekilmez, kafayla, yürekle çekilir..."
Bir kahkaha attı. "Ben," dedi, "Singer dikiş makinesiyle de fotoğraf çekerim."
Sonra, "Fotoğraf, makineyle çekilir sanıyorlar," diye ekledi. "Atlıyorlar arabaya, düşüyorlar Anadolu yollarına... Bir çoban gördüler, 'Aman dur, şunun fotoğrafını çekeyim...' İki şipşak, tamam. Ben fotoğrafını çekeceksem, hiç olmazsa iki gün o çobanla beraber yaşamalıyım, çadırında uyumalıyım, yemeğini yemeliyim, suyunu içmeliyim. Ondan sonra bir resmini belki çekebilirim."
Yine bir gün heyecanla daldı odama. "Bir fotoğraf albümü hazırladım," dedi. "Basacaksın. Bir milyon satacağız."
"Ara," dedim, "sen delirdin mi? Günlük gazeteler bile bir milyon satmıyor."
Bir an düşündü. "Öyleyse," dedi, "on bin garanti!"
Ara'nın bir fotoğraf sergisi açılıyor bugün. Taksim'de, metro istasyonunda.
Geçen yıl Atatürk fotoğrafları sergisi açılmıştı orada. Sonra bir sergi daha.
Ara'nın yapıtlarıyla güzel bir geleneğe dönüştürülüyor bu.
İstanbul'da oturuyorsanız, sergiyi kaçırmayın derim. Sıradan fotoğraflar görmeyeceksiniz. Aslında fotoğraf değil onlar. Türkiye'nin yüzü. Yakın geçmişimizin ve günümüzün "suret" e dökülmüşü.
Kim bilir kaç kere gideceğim sergiye... Dikiş makinesiyle de fotoğraf çekebilen bir sanatçının usta işi tanıklıklarını yeniden, yeniden seyretmek için.