kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 4 Şubat 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ÜLKÜ TAMER

Bir ödül töreninden izlenimler

Evliya Çelebi, Seyahatname'sinde "Ayıntap iline gelirken ormandan güneşi göremedik, yüzlerce pınar geçtik" diye yazmış.
Sonra ne olmuşsa olmuş işte... Ormanlar görünmez olmuş, yüzlerce pınar bir yana, Alleben deresi bile susuz kalmış...
Cümleyi "kalmış" yerine "kalmıştı" diye bitirmem daha doğru olur belki. Çünkü, başta Dülük Baba, kentin çevresi yemyeşil şimdi.
Bu başarının arkasında uzun yıllar süren bilinçli bir çalışma yatıyor.
Mimarların başında ise Muharrem Okutur geliyor.
Geçen hafta Gaziantep'teydim. Gaziantep Genç İş Adamları Derneği'nin(GAGİAD) ödül törenine katıldım.
Dernek 15 dalda 18 ödül verdi.
Çevre, el sanatları, kültür, spor, ekonomi, endüstri, turizm, sağlık, eğitim, yayın, kamu hizmetleri, vb. gibi alanlarda Antep'e yararlı olmuş kişiler, kuruluşlar birer teşekkür plaketiyle ödüllendirildi.
Törende, Antep'te çocukluğumdan bu yana tanık olduğum enerjiyi, tutkuyu, çalışkanlığı, içtenliği bir daha yaşadım sanki.
Başa döneyim. Çevre ödülünü Gaziantep Ağaç Yetiştirme ve Koruma Derneği Başkanı Muharrem Okutur aldı.
Okutur 81 yaşında. Yaşamının büyük bölümünü doğaya adamış. 54 yıl önce kurulan dernek, onun önderliğinde Dülük Baba ormanını yaratmış. Bununla da kalmamış, kentin içine de el atmış. Dileyen herkese fidan veriyor, onların dikiminde, yetiştirilmesinde yardımcı oluyor.
Beni en çok etkileyen ödül bu oldu. Keşke her kentimizde hiç değilse bir Muharrem Okutur olsa diye düşündüm.
Etkilendiğim ikinci ödülün sahibi ise gencecik bir sporcu. Göksu Üçtaş . 5 yaşında Antep'te Jimnastik Yaz Okulu'nda çalışmalara başlamış. 12 yaşında da milli formayı giyerek mindere çıkmış, ülkemize bu alanda ilk altın madalyayı kazandırmış.
Şimdi olimpiyatlara hazırlanıyor.
Çok güç yaşam koşulları içinde gelen bir başarıyı daha da yüceltmeye çalışıyor.
Törenlerin bana verdiği en büyük kişisel keyif ise sağlık ödülünü alan Prof. Dr. Mehmet Mutaf'la tanışmam oldu.
Çok kişi onu Mutaf olarak tanır sadece. Ben de öyle tanıyordum. Müzik alanında kısa süre görünmüş, sonra ortadan yok oluvermişti. Antep'te karşıma upuzun bir sıfatla, "Gaziantep Üniversitesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı" olarak çıktı.
Uluslararası tıp literatüründe de yer almış Mutaf. Kendi adıyla anılan birçok özgün cerrahi teknik geliştirmiş. Bu teknikler dünyada uygulanıyormuş.
Dost olduk hemen. Törenden sonra oturup saatlerce çene çaldık. Eskiden tanıyanları için söyleyeyim: Müzik sürüyor! Çok güzel, çok ilginç çalışmaları var. Bir süre sonra dilimizden düşüremeyeceğimiz yapıtlar dinleyeceğiz.
Ben de yayın/edebiyat dalında ödüllendirildim.
GAGİAD'a teşekkür ederim.
Ama asıl teşekkürüm bir başkasına gitti.
Çocukluğumda, ilkokul öğrencisiyken (elbette daha sonra ilkgençliğimde de) en yakın dostum, benden oldukça büyük bir kitapçıydı: Arif Güzel.
Maarif Kahvesi'nin yanında, tam köşede ufacık bir dükkanı vardı. Dükkanın yarısını tezgahı kaplardı. Defter, kalem, elişi kağıdı, kitap satardı Arif Amca. Ciltçilik de yapardı. Dünyanın en sessiz insanıydı belki.
Okul çıkışlarında dükkanına uğrardım. Akşamüstü babam işten dönerken beni alırdı. Yaz günlerinde saatler geçirirdim küçücük dükkanda. İki müşteri gelirse, sorun yok. Ama üçüncü bir kişi gelirse, sokağa, kapı önüne çıkmak zorunda kalırdım. O kadar adam dükkana sığmazdık çünkü.
Arif Amca, başı önünde, kitap ciltlerdi hep. Bana da öğretmişti bunu. Hemen çiriş, kınnap almış, kolları sıvayıp evde ne kadar dergi varsa hepsini ciltlemiştim.
İlkokul dördüncü sınıfa geldiğimde koca adamdım artık. Arif Amca gelen paketleri almak için postahaneye gittiğinde dükkanı bekleyebilirdim.
Daha sonra, orta öğrenimimi İstanbul'da yapmaya başlayıp da yazları Antep'e döndüğümde, bu bekleyişler, özellikle ay başlarında, sürdü. Uzaktan posta treninin sesi duyulur duyulmaz, "Hadi, Arif Amca, paketler geliyor, sen postahaneye git," derdim. Gülerdi. "Acelen ne? Daha iki saati var."
Bana okuma sevgisini, kitap sevgisini aşılayanların başında geliyordu Arif Amca.
Ödülümü ona adadım. Plaketimi oğlunun, Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey'in önünde almak da içimdeki titreşimi daha bir artırdı.