kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 12 Nisan 2007, Perşembe
Son Dakika
arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Şimdi diyeceksiniz ki...
Yarın İstanbul'da bir dava başlıyor.
Sanıklar 7 aydır tutuklu; ilk kez mahkemeye çıkıyorlar.
Dosya bile hazırlanmadan tutuklu kalmalarının gerekçesi "delil karartmasınlar" diyeydi.
Böyle olabiliyor yani.
"Yasadışı sol örgüt üyeliği" nden.
Ama mahkemede bu suç henüz kanıtlanıp sabit görülmedi tabii.
Yani, Anayasa'ya göre hâlâ masumlar.
Yine de 7 ay tutukluluk olabiliyor.
Fiilen "terörist eylem" bulunmasa, dosyada öyle bir şey yer almasa dahi.
O sırada cezaevi görevlileri size "suçu henüz kanıtlanmamış masum" diye değil, suçlunun dik alası diye bakıyorlar. Sadece baksalar iyi!
Aslında onlar sendikacı, gazeteci, radyocu.
Ancak "Bizim alem" de şöhret değiller. Ne 301 şöhreti sayılırlar, ne medya starı.
Henüz suç sabit olmamış olsa da, "yasadışı örgüt" gölgesiyle kelepçeliler.
Maalesef bu ülkede çoğunluk için o gölge yeterlidir. Suçun sabit görülmesi, kanıtlanması, mahkumiyet, temyiz beklemeye gerek kalmaz.
O yüzden bu mevzu belki çoğunuza antipatik gelir. Olsun. Bizim işimizde öyle içten pazarlıklı özgürlükçülükten, yandan çarklı hukuk ve hak çiziktirmekten ziyade, bunu da yapmak gerekir.
Önyargılara bir de not düşeyim. PKK sanığı değiller!

Tutuklu sanıklardan "Özgür Radyo Haber Müdürü" Halil Dinç'in cezaevinden 4 Nisan'da yazdığı mektup "Görüldü" mührüyle elime ulaştı.
"Önümde 15 Kasım 2006 tarihli 'Bir annesiniz' başlıklı yazınız, zihnimde dağınık biçimde uçuşan, size yazmak istediğim düşünceler. Nereden başlayacağını bilememe hali.
Bu tür mektuplar yazmaya alışık olduğum söylenemez; zorlanıyorum. Sosyalist bir gazeteci, bir meslektaşınız olarak, bugüne kadar hep haksızlığa uğramışların sorunları, talepleri, yaşadıklarıyla ilgilendim. Sesini duyurmak isteyenlerin sesi olmaya çalıştım.
Sesi kısılanların, kısılmaya çalışanların sesi olmak, olmaya çalışmak bu ülkede pek tekin bir uğraş değil. Bedelini ödeyerek fazlasıyla öğrendim. Yine de vazgeçmeyeceğimi biliyorum.
Yine başımı belaya soktum. Şimdi bizim sesimiz kısılmaya çalışılıyor. Susturulmaya çalışılan bir radyonun haber müdürü ve 'şöhretsiz' gazeteci olarak yazıyorum. Belki siz de bize ses olmak istersiniz.
Bizimle ilgili yazdığınız 'Bir annesiniz' başlıklı yazıdan da cesaret alarak...
Evet, ben, o '30 yaşındaki kızını kansere kaptırmış ve iki oğlu terörist diye hapse atılmış' gözü yaşlı annenin büyük oğluyum.
Kardeşim, DİSK Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Cem Dinç'le birlikte 6.5 aydır tutukluyuz. Aynı F tipi hapishanede, aynı hücrede, mahkemeye çıkmayı bekliyoruz.
Kardeşim Cem bir sendikanın başkanı olmasına rağmen ancak şimdi 'büyüdüğünü' fark ediyorum. Birlikte dayak yerken, mapusluğun zorluklarını birlikte göğüslerken.
Oysa o benim gözümde hep 'küçük kardeşim' di. İşçiler için bir sendika başkanı, ona dayak atan cezaevi personeli için 'azılı bir terörist' olduğu halde.
Hakkımızdaki suçlamalara ilişkin ilk bilgilere, tutuklandıktan 4.5 ay sonra ulaşabildik. Aylarca, hukukun en temel ilkelerinden savunma hakkımız engellendi. Gerekçe, delilleri karartabileceğimiz olasılığı.
Polis fezlekesi iddianame olmuş. Dosyamızı aylar sonra gördük. Yığınla belgeden söz ediliyor ancak suçlamanın dayandığı tek bir belge, bir sayfalık bir yazı var.
Hakkımızda daha önce açılmış davalar, beraat ettiğim halde, delil diye sunuluyor. Yasadışı olduğu iddia edilen bir tek eylemden söz edilmiyor.
Hedef; söz, eylem, örgütlenme hakkı ve basın özgürlüğü, halkın haber alma hakkı. Nitekim radyomuz çalışanları haftalardır ölümle tehdit ediliyor.
Buradaki tüm arkadaşların selamını gönderiyorum."

Pek popüler bir konu değil; değil mi?