kapat
22.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Galatasaray nasıl 2 puan kaybetti

Galatasaray'ın Roma karşısında İtalyan takımı gibi oynama lüksü yoktu! Ali Sami Yen'de tek bir İtalyan takımı olmalıydı. O da zaten Roma'ydı...

Bu maçtan üç puan çıkarmak çok önemliydi sarı-kırmızılılar için!

O halde dişe diş mücadele; itişip kakışma; karşılıklı oyun bozma ve rakibin savunma hataları üzerine kurulu bir futbol anlayışı yetmezdi.

Oyun kurmak gerekirdi...

Lucescu maç sonrasındaki basın toplantısında, "Oyuncu değiştirmeyi düşünmedim, çünkü tıkır tıkır işleyen mükemmel bir organizasyonu bozmak doğru olmazdı" dedi.

İyi de, bu organizasyon yalnızca Roma'nın oynamasını önlemek üzerineydi. Yoksa Galatasaray'ın 'oyun kurması' için ortada bir organizasyon yoktu. (Birisi Alllah için; Hasan Şaş'ın sahada ne yaptığını, hangi görevi üstlendiğini söylesin!!!)

Top Roma'nın ayağındayken G.Saray'ın İnter, Lazio, Juventus gibi 4-4-1-1 düzenine geçmesini anlıyorum. Ancak bu düzenden hücuma çıkarken, 3-5-2'ye dönmek çok zor oluyordu...

Lucescu yine maç sonrası dedi ki: "İlk yarı çok iyiydik, rakibimize hiç atak şansı vermedik ve bir de gol bulduk."

Doğru!.. Fakat bu gol sadece iki pozisyondan birinde geldi ve gol dışında kaleyi bulan tek şut vardı ilk yarıda...

Deplasmanda oynansa kabul edilir bir taktiktir bu. Ama kendi evinde bu kadar 'alçakgönüllü' davranmak; "Tek golle yenersem ne iyi, olmazsa beraberlik" mantığına çıkar!

***
Her iki yarıda da top kullanma yüzdesi hep Roma'dan yanaydı.

Olur bu! Rakip daha çok top kullanır, siz daha çok atak yapma imkanı bulursunuz. Futbolda bu var!

Oysa rakipten kapılan her topu etkili bir atağa çevirecek tek ayak Sergen ve topu atacak bölgede değil, topun atılacağı bölgede oynuyordu!..

Madem topu daha çok Roma'ya kullandırıyor G.Saray, o zaman İtalyanlar'ın savunmasının arkasına atılacak toplara koşacak adam kim? Ne ofsayt kralı Ümit Karan, ne de Sergen... Bu adam Arif ve 88. dakikada oyuna alınıyor!

***
Bizim GOOOOL dergisine şöyle demiştim: "Maçın kilit adamı Lucescu değil, Capello'dur." Ne yazık ki, gerçekten de öyle oldu.

İtalyan teknik adam ikinci yarıda Totti'yi Batistuta'nın arkasından alıp ortaya çekti ve sahaya Cassano'yu sürdü. Ve o Cassano ikinci yarıya damgasını vurdu.

Asıl önemlisi, G.Saray defansının geriye doğru çekildiğini gören Capello, kenardan Cafu ve Aldair'e ileri gitmelerini söyledi. Öyle bir an geldi ki, Roma, savunmacılarıyla birlikte G.Saray ceza sahasında kalabalıklaştı. Bu dakikalarda tek aklı başında adam, "Totti'ye yapış" emrini 60. dakikadan sonra gayet iyi uygulayan Ayhan'dı...

Televizyonda maçı bir daha izlediğinizde de göreceksiniz, ama çıplak gözle çok açıktı: Mondragon arkadaşlarını "Geri gelmeyin" diye sürekli uyarıyor ama dinletemiyordu.

***
Son sözüm de şu hakem sorunu üzerine olacak.

Colombo biraz hakem, biraz soytarıydı. Tamam!

Ama şuna dikkat etmeliyiz artık: Romalılar hakem onları uyarırken "Tabii, çok haklısın" filan deyip oradan uzaklaşıyordu. Bizimkilerin dakikalar boyu el kol ve lafla itiraz etmeleri neye yarıyordu peki?

Artık bir "dünya takımı" olan Galatasaray'ın futbolcularının sinirlerine mağlup olmaları, ne kadar haklı nedenlere dayanırsa dayansın, kabul edilemez!

Demek oluyormuş
Ayhan'ın Roma maçında ilk onbirde olduğu açıklanınca basın tribünündeki çoğunluk "Eyvah!" dedi, "Zemin de ıslak, ya çok top kaybı yaparsa!"

Ancak, sahaya çıkan Ayhan hepimizi mahçup etti...

Kasti tekmeler yemesine, hele ilk yarıda Bülent Akın'ın yerini çok sık terketmesine karşın canla başla savaştı. Top kaybetmedi, tersine çok top çaldı. Garantili oynadı ve müthiş savunma yaptı.

Demek ki, hiçbir yetenekten umut kesmemek gerek. Bravo Ayhan, teşekkürler Lucescu...

Immel de konuştu
FOTOMAÇ'taki arkadaşlar geçenlerde, "Beşiktaş'taki kaleci sorunu üzerine son sözün nedir?" diye sordular.

Ben de kestirmeden, "Bu takımın kaleci antrenörü Immel ne yapıyor?" diye sordum ve "Böyle bir skandallar dizisinde belki de önce Immel istifa etmeli" dedim.

Görüşüm gazetede yayımlandıktan sonra Immel aradı. Eleştirileri serinkanlı biçimde ve normal karşılayan ama yanıt hakkını da mutlaka kullanmak isteyen bir Batılı tavrıyla önce, "Sizin yerinizde ben de olsam, aynı şekilde düşünürdüm" dedi.

Sonrasını şöyle getirdi bir zamanların ünlü kalecisi: "İçerden bakınca gerçekler başka... Fevzi'nin kişisel problemleri çok. Aile sorunu, para sorunu, vesaire. Her gün karşınıza 'Para yok' diyerek çıkan bir kaleciye antrenmanla ne kazandırabilirsiniz? Üstelik gerçekten de paraya ihtiyacı var... Myhre'nin sakatlığına gelince, maç öncesi üç antrenmana çıktı. Hepsinden sonra doktor kontrolünden geçti ve 'oynayabilir' dendi... Yani Myhre'nin sakatlığında da antrenmanın rolü yok. Şunuda belirteyim ki, az parayla alınmasına karşın Myhre çok iyi bir kaleci."



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır